Turan Aladağ II

1.4K 153 343
                                    

Alın çok istediğiniz bölüm 🤭 bol bombalı, yerinde öylece oturup okumanın mümkün olmadığı. Turan'lı. Turan Aladağ'lı 🤭🤭

🔥🔥

Başımı hafifçe iki yana savurup dudağımın üzerine yediğim yumruğun etkisini azaltmaya çalıştım. Bir anlığına beynim sarsılmış bile olabilirdi ama umurumda değildi. Dinleyecekti beni. Anlatacaktım derdimi. "Senin zevkini sikerim lan puşt!" Değildi. Almaya heveslendiğim anlık bir zevk değildi. Anlamıyordu hadi, duymuyor muydu da? "Senin aşkını ayrı sikerim kalbini ayrı sikerim it herif!" Duymuyordu evet. Cihangir Şahkulu oturup aşk hayatımla ilgili konuşacağım bir adam değildi. Ama benim de bana dayatılanı öylece kabul edecek halim yoktu. Kalmamıştı artık.

"Ağabey-."

"Senin ağabeyini de sikerim! Anlatacağım ne demek! Tanımadığın etmediğin kadının birine oturup her şeyi anlatmak ne demek Turan Aladağ!" Aslında teknik olarak tanımadığım biri değildi. Onun tanımadığı biri hiç değildi. Henüz kim olduğundan bahsetmemiştim. Bir de onun dayağı vardı. Olabilirdi. "İzin verir miyim lan! Nasıl girdik biz bu yola Turan! Sen söyle oğlum! Nasıl girdik? Ne diye girdik?"

Yolunu ayrı işini ayrı sikecektim. Parmak uçlarımda yok olmaya niyetlenmiş bir kadın vardı. Anlamıyordu beynine soktuğumun puştu. Bir gün, bir yerde, bir şarkı çalsın; ben ona neyin ne olduğunu anlatayım diye yanıbaşımda sabırla bekleyen. Elim ona her uzandığında heyecandan titreyen. Sınırlarını kaldıran, zor bela çektiğim her sınırı eze eze yürüyen bir kadın. Ne yol düşünecek haldeydim ne iş. Anlamak zorundaydı. Ve izin vermek zorundaydı. İçinde yaşadığım bu girdaptan beni çekip almak zorundaydı.

"Ne anlatacaksın lan? Bu otellerin hiçbiri sikimde bile değil asıl işim bu mu diyeceksin kadına? Haftada iki yüzden fazla tır sokuyorum ben bu ülkeye hepsi de gırtlağına kadar silahla dolu mu diyeceksin? Elin kızının günahına mı gireceksin Turan Aladağ!"

Elin kızı değildi. Bunu söylediğimde dudağımda patlayan bir yumruktan fazlası olacaktı biliyordum ama zerre umrumda değildi. Bilecekti. Elin kızı dediği kadının kim olduğunu bilecekti. Ki emindim, kim olduğunu öğrendiğinde karşımda da durmayacaktı.

"Sen düşün. Şahruz çıktı dedi ki, ben Tünay'ı seviyorum ama aslında bir de böyle bir bok yiyorum. Aslında ben elbise falan dikmiyorum. Sikmişim bütün elbiseleri ülkenin tabanına dinamit döşüyorum."

Bundan bir ay önce Şahruz'un isminin Tünay ile aynı cümle içinde geçmesi bile ortalığın amına koymam için yeterli bir sebepti ama şimdi, tam da Şahruz'un olduğu yerde duruyordum. Yediğim içtiğim ayrı gitmeyen bir adamın, her türlü bokun altına birlikte imza attığım, yolunu kendime yol bellediğim adamın kız kardeşine vurulmuş bir adamdım. Şahruz'u anladığım yerde. İnsanın kalbine o sözü geçiremediği yerde.

"N'aparsın lan? Al kardeşim bu benim bacım al hayrını gör mü dersin lan it! Ne hakkın var senin el alemin kızının günahına girmeye?"

Hala el alemin diyordu. Dudağımdan sızan kanı omzuma silip nefeslendim. El alem değil deyip yakasına yapışsam, canlı çıkar mıydım buradan? Önemli miydi gerçi bilmiyordum ki. Ölsem bile, o son anda, aklımda yalnızca tek bir an olurdu herhalde. Mayama karışan kokuyu soluduğu evde, o kokuyu çoğaltsın diye kendimden geçeceğim bir kadının bütün dikkatiyle yüzüme bakışı. Benim göğüs kafesimde sana da senin dünyana da yer var diyen kendi küçük, kalbi dünyadan büyük bir kadının hayali. Kendimden emindim. Dün geceden sonra özellikle daha da emindim. Önce Cihangir Şahkulu, neyi neden istediğimi öğrenecekti. Ardından Ada. Benim kim olduğumu öğrenecekti.

Turuncu Balonlar & Sonsuz Yalanlar Where stories live. Discover now