Senin Yerin Artık Orası

1.5K 154 182
                                    

"Ne kadar geriye gidebiliyoruz peki?"

Burak önündeki bilgisayarda parmaklarını gezdirirken alnımı sıvazladım. İçtiğim kaçıncı kahveydi bilmiyordum. Başımın ağrısı asla geçmiyor, gözümün önündeki fotoğraf asla değişmiyordu. İçimde durmadan konuşan bir ses vardı. Turan'ın o mezarın başında karnıma dolanan eli bana ve bebeğe son dokunuşu diyordu o ses. Hak veriyordum. Eşref Şahkulu'na uzanan ellerinin benim tenimde yer edinme ihtimali yoktu. Biliyordum. Onun hesabını soracağım ana tutunuyordum."Savcım araç çok uzun süre çıkmamış Maslak'taki otoparktan." O hesap görülecekti. Aksi mümkün değildi. Burak'a bakıyordum ama zihnimi toparlayabildiğim söylenemezdi. "Peki. Araç oradayken, Kartal evden çıkmış olabilir mi?"

Kartal'ın cenazesinin ardından geldiğimiz emniyette, geceyi güne çeviriyorduk. Hepimiz uykusuzluktan da yorgunluktan da ölüyorduk. Ama kimsenin bu odadan çıkası yoktu. Benim zaten yoktu ama ekip ne demek bana öğretmek için var diye düşündüğüm insanların da en ufak bir serzenişi yoktu. Kartal'ı tanıdıklarından mı yoksa benim halime yandıklarından mı bilmiyordum ama bu hallerine elbette ki minnettardım.

Güven'in bir sav olarak ortaya attığı fikir yeniden zihnimde yankılandığında elimde çevirip durduğum kalemden gözlerimi ayırıp ona baktım. Bana bakıyordu. Muhtemelen benden bir dönüt bekliyordu zaten. Başımı iki yana savurdum. "Öldürsen arabasını bırakıp gitmez." Kurduğum cümle yüzümde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Ne kolay kullanıyorduk o kelimeydi. Bilinçsizce. "Ki öldürdüler." Ne kadar daha söylersem kabul edebilirdim bunu? "Ve görüyorsun ki o anda bile arabasındaydı kurban olduğum."

Titreyen dudaklarıma dişlerimi bastırdım. Milyonlarca defa daha kullansam da bu kelimeyi, kabul edemeyecektim. Biliyordum. "Savcım. Otoparka giriş anını buldum." Oturduğum koltuktan aniden kalktığımda başımın döneceğini ben değil ama Babür bekliyor olacak direkt koluma uzandı oturduğu yerden. Birkaç saniyelik bir duraksamanın ardından sarsak adımlarla Burak'ın oturduğu sandalyeye yöneldim. Oradaydı. Kanlı canlı. Direksiyonun başındaydı. Burak'ın duraksattığı kayıttan ekrana bakarken içim özlemle titredi. Çok gerçekti. Uzansam tutardım ama uzanamıyordum. Uzanamayacaktım da. Ellerimi sert bir şekilde sandalyenin sırtına sapladım. Ayakta durmama yardım ediyordu sandalye.

Gözlerim ekranın köşesindeki tarihe takıldı. 04.09.2023 yazıyordu o tarihte. Saat 16.24. Kartal'ın eve gelmeyeceği kadar erken olmasına rağmen, yüzündeki ifadeden çok net anlaşılacağı üzere, korkunç bir gerginlikle evine girdiği andı bu. Evine son kez girdiği. Sandalyeden destek alarak doğruldum ve göğsümü havalandıran bir nefes aldım. "16.24. Bana mesaj attığı saat." Gözlerim Ali Kemal'i bulduğunda direkt cevap verdi. "04.37." Bir kez daha eğdim başımı. "12 saatten fazla. Ne olduysa o 12 saatte oldu. Didik didik ediyoruz arkadaşlar." Burak bir tuşa bastığında bakışlarım gayriihtiyari ekrana döndü ama yeniden arkadaşlarıma bakıp konuşmaya devam ettim. "O 12 saatte kiminle konuşmuş, internette nerede dolaşmış ki." Babür'e döndüm bu noktada ve ikaz eder gibi parmağımı havalandırdım. "Darkweb dahil. Nereye girmişse buluyoruz." Bakışlarım Güven'e döndüğünde Güven yerinde dikleşti. "Geldi mi bilgisayarı?" Güven huzursuzca yerinde kıpırdandığında kaşlarım çatıldı ve başımı iki yana savurdum ne var gibilerinden. "Savcım. Başsavcı olur vermemiş. Arama iznimiz yok. Giremiyoruz eve."

Kaşlarım havalandı. Başsavcının oluru yok ne demekti. Başsavcının. Rahmi Bezirgan'ın. Rahmi ağabeyin. Anlamlandıramıyordum. Hayatımda ilk defa, yaşadığım şeylere bir anlam yükleyemiyordum ve aklımı kullanamamak beni delirtiyordu. "Siz giremiyorsunuz. Benim başsavcının oluruna ihtiyacım yok." Şifreyi biliyordum. Dert değildi. Kartal'ın evine girmek için kimseden izin akacak değildim. Tam bunu masadakilere söyleyecektim ve hatta gidip birkaç saat de uyumalarını isteyecektim ama o anda yeniden bilgisayarın ekranına döndü bakışlarım. Aslında ilk önce anlayamadım ve Ali Kemal'e döndüm aklımdan geçenleri söylemek için. Ama aklım hala az da olsa çalışmaya devam ediyor olacak depara kalktı. "Geri dön!" Burak sesimle irkilse de heyecanıma ortak olmaktan bir an bile geri durmadan parmakları klavyenin üzerinde oynamaya başladığında yeniden sandalyeye tutundum. "Durdur."

Turuncu Balonlar & Sonsuz Yalanlar Where stories live. Discover now