“İşimiz bitmedi-”

Levi cümlesini tamamlayamadan atının bastığı zemin titrerken yüksek bir patlama sesi duyuldu. Bastıkları toprak çalıyormuş gibiydi.

Levi atından atladı ve elleriyle başını korudu. Ne kadar beklediğini bilmiyordu ama bir mayın patlamıyordu. Başını yukarı kaldırdığında tarlaya bomba yağdıran Alman uçaklarını gördü.

"Zeke!" Levi bağırdı ve çaresiz çığlığı patlama tarafından bastırıldı "Piç!"

Hange gözden kaybolmuştu ve son adamları da yerde yatıyordu. Adamlarını buraya Zeke'yi kendi elleriyle öldürmek için getirmişti. Ama şu an askerleri yatıyor, kendisi de yerde öldürmek için geldiği adamın atının üstünde gidişini izliyordu.

"Levi!"

Gerçek olamayacak kadar net bir ses duymasıyla Levi çoktan ölüp ölmediğini merak etti. Yoksa Erwin niye onun için gelsindi ki?

"Levi!"

Ses tekrar duyuldu ve bu sefer Levi sese döndü.

"Hayır..." Duman perdesinin ardındaki silueti görünce kalp atışları hızlandı.

Levi umutlu gözlerle ayağa kalktı, daha düşünemeden ayakları hareket etmeye başladı. Botları yıpranmıştı ve bacakları yorulmuştu ama ses tekrar duyulduğunda hiçbirini hissedemedi.

"Levi!"

Artık siluet gözlerinin önünde canlı bir görüntüye dönüşmüştü.

"Erwin!"

Erwin aceleyle atından atladı ve omzunun üstüne düştü.

"Erwin!" Levi savaş alanından ona doğru koştu.

Erwin zor da olsa ayağa kalktı ve elinden geldiğince hızlı koşmaya başladı. Koştu ve bedenleri sıkı bir kucaklaşma içinde çarpışıncaya kadar Levi'a koştu. "Levi!"

“Burada ne yapıyorsun, seni aptal!?” Levi'ın sesi çatladı, Erwin'i kollarının arasına hapsederken sesi yumuşamıştı. "Seni aptal, aptal adam..."

"Bir aptalın peşinden geldim de." Sesinde öfke vardı ama altınları birbirine dokunduğunda tüm öfke izleri eriyip gitti.

"Neden geldin?" Levi sanki her saniye son saniyeleriymiş gibi hissediyordu artık. Hızlıca Erwin'in dudağına bir öpücük kondurdu.

"Biliyorum..." diye fısıldadı Erwin, elleri umutsuzlukla diğerlerinin kıyafetlerini kavramıştı. Erwin, Levi'ın elleri yüzünü kavradığında ürperdi. Vücudundaki her kemik ve kas acıyordu ama bu onun özleyebileceği en tatlı acıydı. "Çok ama çok ahmakça bir şey yaptım Levi."

"Neden?" Levi gülmekle ağlamak arasında bir ses tonuyla ofladı. "Ne yaptın Erwin? Burada olmaman gerekiyor, sen-"

Levi'ın sesi bir kez daha patlamalar tarafından yutuldu."Gitmesine izin verdim…" Levi'ın sesi öfkeyle titriyordu. “Onu öldüremedim Erwin. O adamı öldüremedim."

"Beni dinle," diye homurdandı Erwin, omzunu tutarken nefesi sığdı. "Bir planım var. Pixis ve İrlanda bölümü burada...”

"Hayır." Levi gözlerini başka tarafa çevirdi. "Artık plan yok, strateji yok, Erwin. Bitti. Etrafımıza bak... Sen gitmeliydin..." sözlerini bitiremedi ve yüzünü Erwin'in boynuna gömdü.

Erwin'in eli Levi'ın yanağını hafifçe okşadı. Teni yanıyordu. "Bana bak."

Levi gözlerini kapattı başını iki yana salladı.

"Bana bak Levi."

Levi bakışlarını yavaşça kaldırdı ve gözleri son kez buluştuğunda sanki dünya etraflarında durmuş gibiydi.

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now