Adam yalnız değildi. Sadece birkaç metre ötede, Levi'ın bir zamanlar kendi eğittiği iki genç şimdi Alman üniformalarını giymiş Zeke'nin yanındalardı.
Reiner ve Bertholdt.
Levi onların isimlerini hatırlıyordu. Olağanüstü atış becerileri onun üzerinde büyük bir etki yarattığından aklında kalmışlardı.
"Piçler."
Arkalarından gelen başka bir askerin yanında sürüklenen Hange vardı. Elleri bağlıydı, saçları birbirine girmiş yüzü kan ve çamur kaplıydı. Arkasında duran asker sırtına silahını yaslamıştı.
Levi izlerken dilini ısırıyor, Hange her acı içinde inlediğinde yumruklarını sıkıyordu ama kendine eğer pazarlık yapmak istiyorsa sakin kalması gerektiğini hatırlatıyordu. Hange'yi geri alacağından emin olacak ve onu kurtardıktan sonra hepsini öldürecekti.
Ancak yanındaki askerin silahı Hange'nin alnına değdiğinde Levi kendini tutamadı.
"Yeter."
"Levi-" Hange kısılmış sesiyle onu sakinleştirmeye çalıştı ama asker silahını morarmış şakağına daha da bastırdı.
“Şşşt. Şu ana kadar iyi davrandın." dedi asker yumuşak bir sesle, bir kadın sesiydi, bu Levi'ı şaşırttı. "Eğer aptalca bir şey yapmazsan yaşamana izin verebiliriz."
“Pieck...” Alman komutan elini dur işareti olarak kaldırdı.
"Dikkatli ol. Bizim elimizde de senin için değerli biri var. Buraya bunun için görüşmeye geldik."
Sözlerini bitirdikten sonra Levi elini kaldırdı. Levi'ın el işareti üzerine Mikasa bir esiri öne ittirdi. Başı öne eğik elleri arkasından bağlı olarak öne itilen kişi Annieydi.
Bertholdt bir şey demek için ağzını açtı ama Reiner susması için ona baktı. Sessiz kalmak zorunda kalan Bertholdt kıza bir süre baktıktan sonra Almanca bir küfür mırıldandı.
"Hey, söyleyecek bir şeyin mi var hain?"
Zeke yüzündeki kayıtsızlıkla ona doğru ilerledi ve bir puro yakarak Levi'ı küçümser bir edayla süzdü.
“'Şeytanlarla pazarlık yapmayız, Kaptan Kleiner "
"Sen az önce bana ne dedin?" Levi'ın eli bıçağına gitti, artık bütün silahlar ona doğrultulmuştu.
Adam dişlerinin arasındaki purosuyla oynarken parmaklarını birbirine kenetleyerek sırıttı. “Ufak anlamına geliyor.”
"Kaptan..." dedi Mikasa sert bir sesle silahını Zeke'ye doğrulturken.
Bundan sonra bu piçin derisini canlı canlı üzeceğim.
"Pazarlık yapmak istediğini söylüyorsun, ama bunun karşılığında bize bir şey teklif etmelisin." diye devam etti Zeke, eskisi gibi sakin bir tavırla, gözlüklerini çıkarıp mendiliyle sildi. "Kız iyi bir asker ve şüphesiz bizim için büyük bir kayıp olacak. Ama o, hayatını arzuyla vermek üzere eğitilmişti. Değil mi Bayan Leonhart?”
Kız ne hareket etti ne de bakışlarını kaldırdı.
"Çocukları casus olarak eğitmek... Ülkeniz bu kadar mı çaresiz?"
Adamın yargılayıcı gözleri önce Mikasa'ya sonra tekrar ona döndü. “Bunun sizin ülkenizin yaptığından ne farkı var?”
Levi bir kez daha dilini ısırdı ama bu sefer tartışacak bir şeyi olmadığı için.
"Ne istiyorsun?"
"Bizim istediğimiz sizin sağlayabileceğiniz bir şey değil kaptan. Bize verecek bir şeyiniz yok çünkü zaten bize ait olan bir şeyle bizi ikna edemezsiniz."
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
