"Ben...seni kaybettiğimi sanmıştım." diye ofladı Levi. Daha fazlasını söylemek için ağzını açtı ama o anda aklından geçenleri ifade edecek kelime bulamıyordu.

Erwin şimdi elini bırakıp yüzünü kapatmaya çalıştı. "Ölmeme izin vermeliydin. Senin yüzünden astlarıma, komutan arkadaşlarıma ihanet ettim..."

"Neden bahsediyorsun?" Levi yatağın üzerine oturdu, ellerini Erwin'in bacaklarına koydu. "Erwin, düşmanı yenmek için kendini feda ettin. Köşeye sıkıştırılmıştık..."

Erwin ona bakıyordu.

"Erwin." Levi uzanıp elini tuttu. "Erwin, sorun değil. Artık bir önemi yok, bitti."

"Haklısın." dedi ve güldü Erwin. "Benim için bitti, senin için değil. Artık bir komutansın. Tebrikler."

"Ne?"

"Pixis sana söylemedi mi?"

Levi'ın gözleri endişeyle kısıldı.

“Artık İngiliz ordusunda görev almayacağım.”

"Ama bu çok saçma, bu... bu yanlış olmalı, yapamazlar... Eminim fikirlerini değiştireceklerdir."

"Lütfen,dur." Erwin'in sesi yükseldi, şu anda ihtiyaç duyduğu son şey birinin ona acımasıydı. Özellikle Levi'ın. "Yapacak bir şey yok."

"Ama sana ihtiyacımız var!" dedi Levi, Erwin'in eli parmaklarını kaydırdığında titreyen elleri çarşafları tutuyordu. "Sana ihtiyacım var. Sana inanıyorum, senin yüzünden orduya katıldım. Beni bırakamazsın. "

Erwin hayal kırıklığı içinde hafifçe gülümsedi.

Sen de Levi...

Herkes her zaman ondan bir şeyler istiyordu. Hayatı boyunca herkes ondan daha fazlasını istemişti. Şu ana kadar Levi dışında herkes.

"Komik." Erwin yüzünü buruşturdu. "Aynı nefret ettiğin Mike gibi konuşuyorsun."

"Anlamıyorum…"

"Benim gibi bir sakattan ne isteyebilirsin ki? Bana bak…"

"Önemli değil," Levi çılgınca başını salladı, sesindeki umutsuzluk çok açıktı. "Diğer koluna ihtiyacın yok. Kolların, bacakların, gözlerin olurum. Olmamı istediğin her şey olurum, yeter ki…"

Erwin'in gözleri yine donuklaşmış, pencereye çevrilmişti.

"Bak, bunu düzelteceğiz." Levi ikna edici olmayan bir gülümsemeyi zorladı, elleri Erwin'i umutsuzca kavradı, sanki ona hiçbir zaman ulaşamayacağı o yere gitmesini engellemeye çalışıyormuş gibi. "Ben... Pixis ile konuşacağım. Yapabileceği bir şey olduğuna eminim.."

"Düzeltilecek bir şey yok." Erwin'in sesi artık ciddiydi. "Sorun çözüldü. Şimdi lütfen git."

"Erwin-"

"Git, dinlenmem lazım."

"Erwin, bunu düzelteceğim."

"Hayır!" diye bağırdı Erwin hiddetle. Levi'ın gözleri daha önce sakinliğini hiç olmadığı kadar kaybettiğini gördüğünden dolayı irileşmişti "Artık benim için bir şey yapmana ihtiyacım yok! Anlamıyor musun? İstediğin yere gitmekte, hayatını dilediğin gibi yaşamakta özgürsün. Normal bir hayat yaşayabilirsin, dilediğin içkiyi içebilirsin, evlenebilirsin ya da istediğin kişiyle sevişebilirsin. Sen sadece… senden aldığım hayatı yaşamakta özgürsün!"

Gözyaşlarını tutmak için çabalarken Erwin'in midesi kasıldı. Göğsündeki ağrı kolundaki ağrıdan daha ağır basıyordu. Levi'ın hayal kırıklığı içinde bakan gözlerine bakmamak için gözlerini kaçırdı.

"Furlan öldüğünde bana yaşamaya devam etmem için bir neden verdin." Levi şoktan kurtulamamış olmasına rağmen son bir çaba ile kafasını Erwin'in göğsüne yasladı. "O neden sensin Erwin."

Levi yutkundu ve Erwin'den bir cevap bekledi. Olduğu yerde duruyordu ama Erwin sessiz kalmıştı. "Lütfen..." dedi çatlayan sesiyle. "Beni yanından ayırma."

Erwin kalbinin parçalandığını hissediyor, nefes alamıyordu. Ona sarılmak ve yanından asla ayırmak istemediğini söylemek istiyordu. Ancak Levi'ın bandajlı bileklerine, göğsünün yanında duran sadece üç parmağı kalmış eline baktığında içinde kalan tek arzunun Levi'ı sağ görmek olduğunu kendine hatırlatmak zorunda kaldı.

Levi doğru söylüyordu. Sırf onun için orduya katılmıştı. Artık Erwin'in oynayacak bir rolü kalmadığına göre Levi'ın savaşması için de bir neden yoktu.

Erwin kuru bir sesle. "Artık benim için hiçbir şey yapmana gerek yok." dedi. " Artık sana ihtiyacım yok. Gidip istediğini yapmakta özgürsün." Erwin bu kabusun sona ermesi umuduyla gözlerini kapatarak yatağa daha da gömüldü.

Bir dakika daha geçtikten sonra Levi nefesini düzene sokamadan hızla ayağa kalktı. Erwin onun yüzünü göremiyordu ama yatağın diğer tarafına yürüyüp masaya bir şey koyarken Levi'ın kin dolu bakışlarını üzerinde hissetti.

Erwin gözlerini açma dürtüsüne direndi ve Levi'ın odadan çıkışını dinledi. Gözlerini açtığında masanın üzerinde duran E.S baş harfleri işlenmiş eski mendili gördü

S baş harfleri işlenmiş eski mendili gördü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

AYY SELAM CUMHURİYETİMİZİN 100.YILININ İKİNCİ GÜNÜ KUTLU OLSUN!!!

Nasılsınızz iyisinizdir inşallah. Çok özlemişim bölüm yazmayı ama hiç vaktim olmuyor... Neyse bölümü nasıl buldunuz?

Benim en nefret ettiğim bölüm oldu açıkçası. 3.kısıma yani 1917-1918 yıllarına ulaşmak için herkesin tarafından yazılmış ve aceleye getirilmiş gibi oldu. Çok atlamalı olduğu için  anlamadığınız yerler olmuş olabilir sorabilirsinizz.

Heh bi de kitabı 2 yıldır yazdığım için E.S yazılı mendili unutmuş olabilirsiniz. Bunu hatırlatmam gerekiyor gibi hissediyorum: 4.bölümde Erwin Levi'ın kanayan dudağını mendili ile silmişti ve mendili Levi'a vermişti. Sonrasında Levi ona vermeyi unutmuş ve mendili geri bulduğunda Erwin'i yenmeyi başardığı gün ona vereceğine karar vermişti. Yıllar içinde mendilin anlamı Levi için değişti. Savaş alanında bir askerin sevdiği kadının fotoğrafına bakarken öldüğünü görmüş elinde Erwin'in fotoğrafı olmadığı için bu mendile sığınmıştı.

Ay sizinle konuşmayı özlemişim uzattım iyice hadi ben kaçarr öpüom :3

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now