Erwin nefesini toparlamayı başardığında tekrar şoka gireceği korkusuyla gözlerini çocukların parkta oynadıkları pencereye çevirdi.

-

Erwin, günler geçtikçe kabusların onun peşini bırakacağını düşünüyordu ama her gece savaşı zihninde yeniden yaşıyordu. Astlarının yüzleri yaşadıkları anlarda olduğu kadar canlıydı. Levi'ın yüzüyse ne gece ne de gündüz onu bırakmıyordu.

Levi neden onu görmeye gelmemişti?

Erwin konuşabilecek kadar güçlendiğinde ve ateş artık aklını bulandırmadığında sonunda bunu Hange'ye sordu.

"O... o senin yerine toplantılara katılıyor." Hange'nin tereddütlü ifadesinde ona inanmasını zorlaştıran bir şey vardı.

"Anladım." Erwin ikna olmamıştı ama kalbi şu anda herhangi bir kötü haberi kaldırabilecek durumda değildi. "Sanırım sandığım kadar yeri doldurulamaz biri değilim."

"Saçmalama, sana ihtiyacımız var."

"Yüksek mevkilerin geri kalanı seninle aynı fikirde değil gibi görünüyor."

Hange onaylamayarak başını salladı ve sessizce bandajını değiştirmeye devam etti.

Erwin'in erken emeklilik haberini almasının üzerinden iki gün geçmişti. Hange ve Pixis, Erwin'in görevden alınmaması için komiteye karşı çıkmışlardı ancak Somme'deki kötü performansı inkar edilemezdi. Sonunda karar, General olarak Zackly'nin yerini alan Pixis'e kalmıştı.

"Her gün seni soruyor, biliyor musun?" dedi Hange yüzündeki gülümsemeyle. "O sadece... seni böyle görmeye hazır değil."

"Böyle mi? Lanet bir sakat olarak?" İçindeki hırsı dışına vurdu Erwin istemsiz olarak. Hange bu beklenmeyen kabalık karşısında şaşkınlıkla geri çekildi.

Yanındaki masada duran el değmemiş yiyeceğe dik dik baktı "Senin böyle görmek derken kolundan bahsetmiyordum. Erwin, bir şeyler yemen lazım. Lütfen artık saçmalamayı kes. Artık ordunun bir parçası olmayabilirsin ama ekibin olarak hala sana inanıyoruz. Bunun bir parçası olmaya devam edeceksin. Yapacak çok şeyimiz var ve sensiz yapamayız."

Erwin yüzünü buruşturdu. Çalış, çalış, çabala. Benden istediğiniz tek şey bu. Hepinizin.

Hange yatağın üstüne oturdu ve Erwin'in elini elleri arasına aldı. "Erwin lütfen. İyileşmek istemiyor musun?

Erwin sanki o yokmuş gibi bakışlarını  pencereye çevirdi. Dönük gözleri sessizce ufka baktı. Hange onu daha fazla zorlamadı. Erwin böyle bakmaya başladığı zaman onu ikna edemeyeceğini hatta dinlenmeyeceğini biliyordu. Çantasını toparladı ve dinlenmesi için odadan ayrıldı.

-

Ertesi sabah Hannes onu görmeye geldi. Her gün farklı biri geliyordu. Bazen Petra elimde çiçeklerle geliyor başındaki vazoya çiçekleri yerleştirip odayı havalandırmaya çalışıyordu. Bazense onunla sessiz sessiz oturmak için tekerli sandalyesini sürükleyerek Moblit geliyordu. Birkaç kere Armin ve diğer öğrencileri de gelmişti. Erwin her kim gelirse gelsin aynı dönük gözlerle dışarıyı izliyordu.

Ancak o akşam Pixis odaya geldiğinde Erwin onun geldiğini duyar duymaz yatakta doğruldu. "Hange yemek yemeyi reddettiğini söylüyor." Adamın yüzü de sesi kadar sertti. "Sanırım bu senin ordudaki konumuna ilişkin kararımızla ilgili."

Erwin boğazındaki yumruyu yuttu ve kelimelerini akıllıca seçmeye zaman ayırdı. "Ne yapıp ne yapmadığım artık sizi ilgilendirmiyor." dedi Erwin, bakışlarını yeniden pencereye dikerek.

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now