"Komutanım!" Eren Mikasa'nın arkasından bağırdı. "Bırakın beni! Onları yakalayıp geleyim! Çok uzaklaşmış olamazlar."

"Hayır. " dedi Hange, hala şoktaydı. Yavaşça Armin'in yanına diz çöktü. "Bir gün için bu kadar ölü ve yaralı yeter. Onun intikamını almak yerine hala hayatta olan arkadaşın için endişelenmelisin. Bırak gitsinler."

Eren'in itirszlarına ve Mikasa'nın elinden kurtulma çabasına rağmen Hange ona bakmayı reddetti. Gözleri Armin'in sığ nefesleriyle inip kalkan göğsünü izlemekle meşguldü. Her an duracağından korkuyordu. Ama tam tersi Armin Hange'nin arkasındaki bir noktaya bakarken nefesleri hızlandı, gözleri umutla parladı.

"Sen kaldın." dedi fısıltıyla. Hange arkasına döndüğünde Annie'nin orda dikilmekte olduğunu gördü

"Onların gitmesine izin verdin." dedi kız "Sana güvenmekten başka seçeneğim yoktu."

Ancak o zaman Hange yeniden nefes almayı hatırladı.

"Aman Tanrım! Üzgünüm Erwin, tarihteki en kötü komutan ödülünü almalıyım." ironik bir kahkaha attı ve ardından rahat bir nefes aldı.

-

Sabah ışığında arazi önceki geceden çok daha kötü görünüyordu çünkü yüzlerce ölü ortadaydı. Hange bunların sayısının eve götürülemeyecek kadar fazla olduğunu değerlendirdi ve cesetleri orada bırakıp dinlenmeleri için bir yer kazmaya başlamalarını emretti.

"Komutanım!" Sasha'nın sesine döndüğünde, kızın atının üzerinde son hızla koştuğunu gördü. "Komutanım! Onu buldum! Kaptanı buldum!"

"Ne?" Gözleri kocaman açıldı, Levi'ın atın boynuna yaslanmış duran küçük bedenini ve attan sarkan uzuvlarından yere kan damladığını görebiliyordu.

Hange, Sasha'nın yardımıyla Levi'ı attan indirip ambulansın arkasına sürükledi ve sırt üstü yatırdı.

"Nefes alıyor." dedi Hange, kan basıncını kontrol edip, kanamaya neden olan yarayı arayarak. "Ama anlamıyorum, zarar görmemiş gibi görünüyor-"

"Hange..." Levi doğrulmaya çalıştı. "Onu öldürdüm. Zeke'yi öldürdüm."

"Şşt!" Hange bileklerinden akan kanı izlerken gözlerinde yaşlarla onu susturdu. "Şimdi dinlenmelisin."

"Yaşıyorsun..." dedi nefes nefese Levi, dudakları titriyordu. " Seni de kaybettiğimi sanıyordum."

"Şşt!" Bileklerindeki kanamayı durdurmak için hızla bandajları döndürüyordu Hange. "Hala sizi iyileştirmek için burdayım. Şimdi dinlenmelisin."

"O..." Levi'ın kelimeleri boğazında düğümlendi. "Hange, o..."

"Biliyorum." Bir eliyle yaşarmış gözlerini ovuşturdu, diğer eliyle de Levi'ın elini tuttu. "Biliyorum..."

Levi'ın nefesi düzene girene, uyuyana kadar başında bekledi Hange. Elini tutan eli düşünce ayağa kalktı ve arabanın arkasında yatmakta olan diğer yaralılara baktı. Şimdi yalnız mıyım Erwin? Senin gibi...

"Komutanım!"

Hange içini çekerek arabanın arkasından indi. Hala başı dönüyordu.

"Komutanım!" Sarışın kız ona doğru koşarken arkasından gelmekte olan kızıl bir oğlan vardı ve oğlanın sırtında biri vardı. "Floch Komutan Erwin'i buldu! Yaşıyor ama bilinci yerinde değil! Nabzı çok zayıf!"

Hange olduğu yerde dururken artık Historia yanına gelmişti. "Nefesi de çok zayıf. Başarabilir mi bilmiyorum. Kolu... Elimden geleni yaptım ama hiçbir işe yaramadı. Özür dilerim.

1918 •Eruri•Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt