"İyiyim gerçekten. Korkuttuysam özür dilerim" dedi Marco özür diler bir ses tonuyla.
"İyi olman ya da yaşaman bir şeyi değiştirmiyor. Onları hala öldürebilirim... istersen?" dedi Jean Marco'nun kollarından ayrılırken.
Marco gülümsedi sonra Reiner'a döndü. Nefesini toparladığı anda zayıf bir sesle, "İsteseydi beni öldürebilirdi... " diye açıkladı, kaşları acıyla çatıldı."... ama tereddüt etti ve onun yerine bacağımı vurmayı seçti. Büyük ihtimalle yere düşerken kafamı taşa vurdum. Bu yüzden bayıldım."
"Bu doğru mu?" Hange yerde oturan Reiner'a döndü. Reiner başını onaylar anlamda salladı, bakışları hala aşağıdaydı.
"Belki de onları yanımıza almalıyız. Bir kızın sözünün pek bir önemi olmayacaktır ama üç Alman casusu fark yaratabilir."
Reiner hiçbir şey söylemedi ama başını salladı. Birisinin anlındaki yarayı temizlediğini hissedince bakışlarını kaldırdı.
"Historia..." Reiner'in gözleri kızın nezaketi karşısında sulandı.
"Lütfen konuşma." dedi sakince yan taraftan Sasha ve Bertholdt'un yaralarını temizlemeye devam etti. "Enerjinizi yolculuğa sakla."
Annie sessizce arkadaşlarını izlerken Mikasa'nın güçlü tutuşunun kolunu bıraktığını hissetti. Ona bakmak için döndü ve ilaç çantasında bir şey aramasını izledi. "Ne yapıyorsun?"
Mikasa çok açıkmış gibi elindeki pamuk ve alkolü havaya kaldırdı. "Yaralısın. Yaptıklarını affettiğimi sanma. Ama eğer bir şeyleri düzeltmek istiyorsan bunu ölüyken yapamazsın.”
"Peki bizi kim dinleyecek?" Connie ile birlikte Marco'yu ambulansa götürmeye olan Jean ortaya sordu. Direksiyon başındaki Ymir düşünüyor gibi duruyordu. "Dinleyecek birini tanıyorum sanırım." dedi. "Eskiden bir gazetede çalışıyordum. Onlarla konuşabilirim."
Sonra pencereden biraz daha dışarı çıkıp aracın arkasına doğru seslendi. "Eren gel yardım et! Yeterince götünün üstünde oturdun."
Hiçbir ses gelmeyince arabanın içinden arkaya baktı. Ama içerde sadece yatmakta olan yaralılar vardı. "Eren?" Tekrar seslendi ama gelen tek cevap bir silahın ateşlenme sesiydi. Ymir hızla arabadan atladı.
Ambulansın arkasında yerde yatan Eren, tüfeğini Reiner'e doğrultmuş halde yüzüstü yatıyordu. Ateşlenen kurşunun dumanı nefret dolu yüzünü karartıyordu.
"Reiner!" Bertholdt bağırdı. ( LAİNAAAAH
"Hey, Eren..." Hange bağırmaya çalıştı ama bunun yerine Reiner'a döndü ve adamın etrafında bir kan birikintisi toplanırken acı içinde kıvranmasını izledi.
Hange daha sonra olan olayları kavrayamadı bile. Çığlıklar, kan ve ardından daha fazla ateşlenme sesi duyuldu. Dünya etrafında dönüyor gibi hissediyordu ama gözlükleri gözündeyken bile görüntüler bulanıktı. Kulakları uğulduyordu. Tek görebildiği Mikasa'nın Eren'i geride tutması, Bertholdt'un silahını kaldırdığı ve bir sonraki an Armin'in Jean'ın üstüne kapaklanmasıydı.
Hange kendine geldiğinde Armin kanlar içinde Jean'ın ve Ymir'in kollarındaydı. Ancak Reiner ve Bertholdt etrafta görünmüyordu. Bir ağaca bağlı bıraktığı atlar da artık orada değildi.
"Gitmelerine izin verdin! Neden gitmelerine izin verdin Armin, seni aptal!"
"Reiner yaşıyor mu?" Armin'in gözleri kapalıydı, nefesi sığdı."Yaralandın mı Jean?"
Jean, "Sen gördüğüm en aptal insansın dostum." diye Armin'in karnındaki yaraya kanamayı durdurmak için bastırdı. "Benim gibi biri için hayatını riske atmak senin için bile çok aptalca."
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
