Belki kullandığım cümleler kırıcı, kullandığım sözcükler abartılı geliyordu lakin değildi. Ben az bile yapmıştım. 

Ortaokul sonda bir sevgilim vardı. Biliyordum, küçüktüm ve saçmaydı ancak vardı çünkü kafamın ders dışında bir şeyle dolması gerekiyordu. Abim her zamanki gibi üstüme düşmüş, en iyi yerlere gelmem için uğraşıyordu, biliyordum lakin bazen bu bir tık baskıya kaçıyordu. Evde ders çalıştığım zamanlar için başıma birini dikmiş, etutlere ayırmış ve o etüt sırasında kapımı kilitlettirirdi.

Kafamın dağılması için dershaneden biri ile görüşüyordum ve ders dışında bir şey ile ilgilenmek oldukça hoşuma gidiyordu. Lakin bu mutluluk kısa sürmüştü çünkü abim öğrenmiş, beni o dershaneden almıştı. Lgs sınavına 4 ay vardı ve o dört ay boyunca benimle bir kez bile konuşmamıştı. Ne için? Sırf ona söylemediğim için. 

Şimdi ise 2 yıldır beni kandırdığını öğreniyordum. Acı vericiydi. Gerçekten öyleydi.

Armut koltukta öne doğru eğilmiş, başımı ellerimin arasına hapsetmiştim. Bugün kafamın dağılması gerekiyordu ama müsabakalara da hazırlanmam gerekiyordu. Yaklaşık on beş dakika önce bilgilendirme mesajı gelmiş, bay seçildiğim söylenmişti. Tabii ki mutlu olmuştum. Yalnızca bir maça girecektim. Benimle birlikte 9 sporcu vardı. Yenmem geren tek bir sporcu. 

Müsabakanın anlayışı basitti. 8 yan, 1 bay'dan oluşuyor, 8 sporcu kendi aralarında ikişer olacak şekilde maç yapıp, yalnızca dördü geriye kalıyordu. O dört kişi de kendi arasında maç yapıp iki kişiye kalıyor ve sonra iki kişiden tek bir kişi kalıyordu. O tek kişi de benim rakibim oluyordu. Bana gelene kadar güç topluyordu, sırf beni yere serebilmek için.

Kafamı sağa sola salladım yavaşça ve önümdeki kitabı kapatıp ayaklandım. Musa bana antrenörüm olacağını söylemişti ama zamanı var mıydı? Şirkete gelip gidiyordu ve onun dışında birçok şey ile ilgileniyordu. 

Barlas ile de konuşmam gerekiyordu. Sikerler. Dört bir yandan bataklığa batmış durumdaydım. Normalde bana sopa uzatıp beni bataklıktan kurtaran abim, beni bataklığa zorla sokan kişi olmuştu.

İlk önce Barlas ile aramı düzeltip ardından Musa ile konuşmaya karar vermiştim uzun düşüncelerim sonucunda. Yani yaklaşık iki dakika filan. Bu arada ciddi olmak da bana hiç yakışmıyor, şu an bunu fark ettim.

Makyaj masamın üstündeki yüzüğü aldım ve parmağıma takıp odadan çıktım. Kapıyı açtığım gibi Barlasla yüz yüze gelmiştik. 

Elini ensesine attı ve boğazını temizleyip gülümsedi. Buna karşılık ben de çekingen bir şekilde gülümsedim. Ona karşı kendimi suçlu hissediyordum. 

"Ben de sana geliyordum tam." Dedi hafif tebessüm ederek.

"Hoş geliyordun. Bahçede konuşalım mı? Odamda çok sıkıldım." Dedim gülümseyerek.

Onaylar bir şekilde kafa salladı ve birlikte merdivenlerden indik. Kot şortumun cebinden telefonumu çıkarttım. Attığım postları silecektim birazdan. Elimde telefona bakarak ilerlerken salondaCihanım ile çarpışmıştık. Gergo gergo bir yere ilerliyordu . Aslanım bana da gerginliğini almak düşer.

Ellerimi hemen gözlerime siper ettim. O, ne olduğunu anlamazken, parmaklarımın arasından baktım ve sonunda ellerimi önümden çektim. "Kusura bakma abilerin güllllüüü, ışığın gözlerimi aldı da." Dedim ve çapkın bir şekilde sırıtıp göz kırptım.

Az önceki sinirinin aksine, Cihan ilk defa benimle dalga geçmek yerine sahici bir tebessüm kondurmuşu dudaklarına. Yaklaştı ve kafamın üstünü öptü. 

Ellerini saçlarımdan çektim ve gözlerimi kıstım. "N'oluyo be!? Ölecek miyim Cihan doğru söyle, bak tetikleniyorum." Dedim endişeli bir şekilde.

Aşiret PaketWhere stories live. Discover now