55. korku evi

600 48 37
                                    

Eren'in kolundan tuttum sıkıca. "Olmaz! Gitme Eren. Lütfen, ben ne yapacağımı bilmiyorum." Dedim ağlayarak. Eren gülümsedi sadece. Yanında duran adamlar onu yürüterek olduğumuz yerden çıkarmaya başladı.

"sana güveniyorum!" Diye bağırdı giderken. Arkasında duran adam kollarından sıkıca tutuyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım.

2 gün önce..

Şaşkınlıkla birbirimize bakıyorduk. Ne saçmalıyordu bu çocuk? Yalan gülümseyerek elini sıktığım da Kuzey araya girdi. "Ne oluyor? Karım falan, canına mı susadın birader?" Sesi sertti. Mustafa bakışlarını ona çevirdi ve güldü. Kuzey'in şaka yaptığını sanıyordu ama oysaki çok ciddiydi.

Gülümsedim yalandan. "şaka yapıyor, sakin ol abi." Dedim Kuzey'e bakarak. Mustafa güldü. "Tek çocuk olduğunu sanıyordum?" Kaşlarımı kaldırdım gülümsemeyi bırakarak. "Serkan abinin oğlu o, ama gerçek abimden farkı yok." Mustafa, Kuzey'e baktı uzun uzun.

"Üvey abin yani."

"Gerçek abim." Dedim bastırarak. Kuzey bana gülümseyerek baktığında Mustafa ellerini havaya kaldırdı. "sakin ol şampiyon, şaka yaptım sadece." Göz devirerek sandalyeye oturdum. Eren ise Nazlı'nın yanına geçti. Elif olduğunu düşündüğüm kız Eren'e hevesle baktı. "Merhaba!"

Eren bakışlarını bir saniye olsun kıza çevirmedi. Umursamadan önünde duran suyu içtiğinde kızın hevesi solmuştu. Ayşe nine "neden selam vermiyorsun oğlum?" Dedi fısıldayarak. Dediğini sadece Eren duymuştu, ben ağzını okumuştum sadece. Eren birşeyler söyledi ancak ağız okuyabildiğimi bildiği için eliyle ağzının önünü kapattı.

Ya Eren.

Ayşe nine gözlerini pörtleterek başını salladı ve bana baktı saniyelik. Ne dediğini bilmiyordum ama benimle alâkalı olduğu ortadaydı. Kahvaltı esnasında Serkan abi, Servet denen adamı dövecek gibi bakmıştı. Aynı şekilde Kuzey'in delici bakışları da Mustafa'daydı.

Sessizce kahvaltımı yaptıktan sonra öksürdüm. Suat dede bana bakarken "ben üzerimi değiştirmeye gideyim." Deyip ayağa kalktım. Zeynep de kalkınca Suat dede başını sallamakla yetindi. Beraber odamıza döndük. Odaya girer girmez kapıyı kapatıp kilitledim. Baş parmağımı ağzıma götürdüm. "Zeynep artık sıkılmaya başladım. Sürekli bir şeyler çıkıyor. Nereden geldi bu kertme işi?!"

Zeynep kıkırdayarak yanağımı öptü. "Sakin ol. Evlenecek değilsin. Hem beşik kertmesi değilmişsiniz ki, kendi kafalarından uydurmuşkar işte." Ofladım. "tamam da Eren'in bakışlarını görmedin mi? Mustafa'yı geçtim, Elif'i ne yapacağız!" Zeynep gülmeyi bıraktı. "Haklısın, o biraz kötü oldu."

"Biraz mı? Kızı yolmamak için zor tuttum içimdeki hırçın kişiliği!"

"En azından Eren cevap bile vermedi."

Gergin halimi bırakıp tırnağımı ağzımdan çektim. Aniden gülümseyerek "gorilim işte." Zeynep sabır çekti uzun uzun. Gülümseyerek yatağa oturduğum da tekrar gerilmiştim. Zeynep elimden tutarak "hadi üzerimizi değiştirip salona gidelim yoksa ayıp olur." Dedi. Başımı sallayıp ayağa kalktım.

Üzerime rahat gri eşofman ve salaş gri bir tişört giydim. Bu tişörtü Kuzey'den çalmıştım. Zeynep tişörte baktı uzun uzun. "bu bir yerden tanıdık geliyor." Dedi gülerek. Bende güldüm. "Kuzey'den dızladım."

Kapıdan çıkarken konuşma sesleri buraya kadar geliyordu. Koridorun sonundaki büyük salona girdik. Tamam bizim villa da büyüktü fakat burası ayrı bir boyuttaydı. Resmen konak büyüklüğündeydi. Ben burayı konak olarak adlandırıyordum.

DamerWhere stories live. Discover now