Sultan Teyze derin bir nefes verirken, onun da Fulya gibi olmamdan korktuğunu anlamıştım. Ne yapmıştı bu kız? 

Gülümsedi ama bu gülümseme ilk baştaki gülümsemesinin aksine sahici bir gülümsemeydi. Ben mutfak masasına oturup suyumu içerken konuştu.

"Ay anlatmam mı Selin kızım! Her bir şeysini anlatırım sana!" dedi, heyecanla.

Ben de onunla aynı heyecanla, öne eğilerek cevap verdim. "Anlat her bir şeysini! Incığını cıncığını her bir şeysini anlat!" 

Arkamı dönüp bardağı lavabonun üstüne bırakmış ve arkamı dönüp konuşacaktım ki, gözlerinin dövmemin üzerine takıldığını gördüm. Önemsemedim.

"Kolay gelsin Sultan Teyze. Olur da biri uyanır beni sorarsa bahçedeyim." Gereksiz kaos yaratmaya hiç mi hiç gerek yoktu.

Bahçeye ilerlediğimde gördüğüm korumalarla derin bir yuh çektim. Manken ajansından mı seçiyoruz lan biz bunları? Doruk abim olsa ağzıma sıçardı bu düşünceme ama o şu an yoktu ve ben de 18 olana kadar geçen bu süreyi bir tatil olarak düşünecektim.

Korumaların bakışları bana dönerken, gözlerimi onlardan çektim ve kimsenin olmadığına emin olduğum bir alan buldum. Çimenlerin üstüne geçip havlumu hasır iple yapılmış olan sandalyelerin üstüne atarken, bir bacağımı öne doğru uzattım ve yeniden gerildim. Kulaklıklarımı çıkartıp kulağıma takınca hazırdım!

Bulunduğum yerde dikeldim ve aniden eskrim sporcuların yaptığı gibi öne doğru birkaç yumruk savurdum. Aynı zamanda yerimde zıplarken, tekme ve yumruklarım arada birbirine karışıyor; vücudumun adrenalin seviyesini yükseltiyordu.

Hareketlerimi aynı şekilde tekrarlamaya devam ederken, gözüme sağ tarafta duran ve beni izleyen koruma ilişti. Diğerlerine göre oldukça genç duruyor, yaklaşık 25 diyebileceğim bir yaşta tahmin ediyordum. Bakışlarım onunkilerle birleşirken bakışlarını kaçırdı ama ben bakmaya devam ettim. 

Hareketlerimi durdurdum ve masanın üzerindeki telefonumun yanına ilerledim. 7.58 geçiyordu ve saat henüz erkendi.

Kendimden emin adımlarla ben hariç her yeri izleyen korumanın yanına ilerledim.

Korumaya yaklaşmaya başlamışken, onu tanıdığımı fark ettim. Sultan Teyzenin oğluydu bu adam. Yanlış değilsem Bahadırdı adı. 

"Buyurun Selin hanım." dedi, Bahadır abi. Kendimizden büyük birine abi deriz gardaş. Aynen kanzi Bora, Barlas, Cihan diye hitap eden de dedemdi zati.

"Bana yardımcı olur musun Bahadır abi?" İnşallah hayır demezdi de göt gibi kalmazdım.

Hafifçe tebessüm etti. "Tabii ki." Duyuktan sonra da böyle tebessüm edr msn pls.

Ben de gülümsedim. "Antrenman yapmam gerekiyor ama hiçbir malzemem yo-"

Hemen atıldı." Size malzeme aldırmamı mı istiyorsunuz?" He abi malzemeyi Akif beyden değil senden isteyeceğim.

Kafamı sağa sola salladım. "Hayır, abi. Benimle dövüşür müsün?" dedim kendimden beklenmeyecek şekilde masumlukla. Rol yaparken çarpılmasam iyiydi he.

Anlamazca kaşlarını çatmıştı. Güldüm. "Ben anlamadım galiba, Selin hanım." dedi, Bahadır abi. Estağfurullah abi senin yanlışın olmaz, olsa da yanlışlıkla olmuştur deme isteğimi kendimi sıkarak bastırdım.

"Abi, önce bi hanımı atabilir miyiz?" Pilis yani. Tam itiraz edecekti ki yeniden konuştum. "Lütfen!"

Derin bir nefes aldı. "Nasıl yapacağız şimdi?" Dişlerimi gösterecek şekilde güldüm ve onu da peşime takarak diğer tarafa getirdim.

Aşiret PaketDonde viven las historias. Descúbrelo ahora