•8•

22.2K 1.1K 85
                                    

Telefonu masanın üzerine bıraktım. Salona gittim ve televizyonu açtım. Saçma sapan birsürü dizi vardı. En sonunda bir kanalda durdum. Charlie'nin Çikolata Fabrikası çıkmıştı. Hızlıca mutfağa koştum kendime kahve koydum. Sonra hızlıca evden çıkıp markete gittim. Kendime çikolata alacaktım. Koştum elime birsürü çikolata alıp kasaya gittim.
"Ücret ödenmiştir."

Bu Atlas'tan başkanın işi değildi. Eve gidince ilk işim teşekkür etmek olacaktı. Hızlıca çikolataları alıp eve gidiyordum ki önümde Atlası görmemle yerimde durdum.

"Artık bana bir kahve ısmarlaman gerekiyor."

Gülümsedim.

"Teşekkür ederim."

O da gülümsedi ve o anda asla yapmadığım bir şeyi yaptım. Atlas'ın elini tuttum.

O da şok olmuştu. Aslında elini tutmamın sebebi eğer biraz daha burada durursak kahvenin taşacak olmasıydı. Elini sıkıca tutup eve doğru koştum. Cebimden anahtarı çıkarıp anahtar deliğine soktum. Kapıyı açtım ve terliklerimi çıkarıp eve girdim. O da benimle birlikte girdi.

Hemen mutfağa gittim. Kahve taşmamıştı. Derin bir oh çekip masaya yaslandım. O an hâlâ Atlas'ın elini tuttuğumu farkettim. Hemen elimi geri çektim. O ise sırıtıyordu. Ne yani komik bir şey mi vardı?

"Gülme!"

Daha çok gülmeye başladı. Ben ise onu umursamayıp kahveye bakmaya gittim.

Altını söndürdüm ve iki tane kupa çıkardım. Neyse ki fazladan kahve yapmıştım.

Kahveleri alıp salona doğru ilerledim. O da arkamdan geldi.

"Charlie'nin Çikolata Fabrikası mı izliyorsun?"

Sırıtarak sormuştu. Hemen kahveleri yerine bırakıp ayağına hafif bir şekilde tekme attım.

O ise sanki çok sert vurmuşum gibi kendini yere attı.

"Ahhh! Canım yandı!"

Sırıttım ve kanepeye oturdum. O ise hemen gelip yanıma oturdu. Ona kahvesini verdim ve poşetten bir çikolata çıkardım. Ona uzattım.

Gülümseyip aldı. Bende gülümsedim. Önüme döndüm ve filmi izlemeye başladım. Her Atlas'a döndüğümde filmi değilde beni izlediğini görüyordum.

"Filmi izlesene."

Gülümseyip önüne döndü. Beraber filmi izleyip bitirmiştik. Çok uykum geliyordu. Tam kalkacağım sıra omzuma düşen Atlas'ın kafası ile ona döndüm. Omzumda yatıyordu. Şimdi ben bunu nasıl  kaldıracaktım?

Hem çok uykum vardı. Saat de çok geç olmuştu. Allah'tan koltuğun başlığının üzerine ince bir örtü koymuştum. Örtüyü alıp ikimizin üzerine attım ve bende uykuya daldım. Sabah kesin belim tutulacaktı ama sorun değildi.

Gözüme vuran güneş ışınlarıyla gözlerimi araladım. Bana bakan bir çift göz görmemle çığlık attım. Atlas'ta irkilmiş olmalı ki geriye gitti.

Olayı kavramaya çalıştım. Benim kafam az önce Atlas'ın bacağının üzerindeydi ve Atlas beni izliyordu.

"Atlas beni korkuttun."

Atlas'ta oturduğu koltukta dikeldi ve konuşmaya başladı.

"Asıl sen beni korkuttun. Bir anda çığlık atınca tahtalı köye gidip geldim."

Sonra gülmeye başladı. Bende ona ayak uydurup gülmeye başladım. Bütün ev bizim kahkahalarımız ile yankılanıyordu.

"Neyse saat kaç?"

Atlas telefonunu açtı ve baktı.

"Saat 08.45"

Hayır geç kalacaktım. Hızlıca koşarak odama gittim. Üzerime bir şeyler giydim ve çıktım.

Atlas beni durdurdu.

"İstersen sevgilin seni gideceğin yere bırakabilir."

Kaşlarımı çattım ve mutfağa gidip telefonumu aldım. Kapıya doğru ilerliyince o da benimle birlikte ilerledi.

"İzin ver bırakayım. Son 9 dakika sonra mesain başlıyor."

Onu onaylamaktan başka şansım yoktu çünkü burayla kafe arasında 15 dakikadan fazla vardı.

Kafamı salladım ve hızlıca arabasına bindim. Önceden söylemiş miydim bilmiyorum ama arabası çok lükstü.

Beni kafenin önüne bıraktı. Tam çıkacağım sıra yanıma yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurdu. O an donmuş bir şekilde ona baktım. O ise sırıtıyordu.

Hızlıca arabadan çıktım ve koşarak kafeye gittim.

Şemsiye (Yarı Texting)Where stories live. Discover now