5. "Şeref sözü"

Start from the beginning
                                    

"Sözümden caymam. Ne isterseniz yaparım. Ama hala açıkcası neden evlenmek zorunda kaldığınızı anlamadım? Bunun ailenizle ne alakası var?" Biraz durdu. Aklına gelen şey nedense onu rahatsız etmişti. Boğazını temizleyerek "Yoksa... hamile misiniz?" diye sordu.

Bu iğrenç soru Hatice'nin sinirine dokunmuştu "Hayır tabii ki!" dedi, "Babam benim yüzümden iftira atılarak hapse atıldı. Çalışanlarımız tehdit edilerek çalışmaları engelleniyor! Çiftliğimizi ateşe verdiler."

Genç adamın iyice kaşları çatılmıştı. Neler oluyordu böyle? Muzaffer beye hangi densiz musallat olmuştu ve konu neden bu kızla alakalıydı. "Bunları kim yaptı? Eğer adını verirsen senide aileni de ondan korurum. Buna gücüm yeter rahat ol!" dedi sertçe.

Hatice tekrar derin bir nefes çekti içinde. Ama bu kez hüznüle alınmış bir nefesti. Genç kız "Maalesef bu kadarını sizden isteyemem. Adam güçlü bir aşiret ağalarından biri. Ona musallat olursanız aşireti karşınıza almış olursunuz. Kendi ailenizinde başını derde sokmuş olursunuz," deyince Hasan hemen boş koltuğa geçip oturdu. Ömer Ali'ye bakarak "Bacım doğru söylüyor Ömer'im. Hemen öfkelenip yanlış karar vermeyesin. İşin içinde aşiret ağası varsa durumlar vahim demektir" dedi.

Ömer'i iyi tanıyordu. O dostu bildiği adamı asla zor durumda bırakmazdı. Hele hele güçlü bir aileden geliyorum diye zorbalık yapanı asla görmezden gelmezdi. Hasan bu kez kıza bakarak "Sen söyleyesin bacım bu aşiret ağası olan puşt... affedersin dingil yani ne diye size musallat oldu?" diye ciddi bir ses tonuyla sordu.

Hatice önüne konmuş olan kahveye bakarak cevap verdi: "Selim ağa benimle evlenmek istiyor. Onu reddettiğim için delirdi. Babamda ona verecek kızım yok dediği için düşman kesildi. Güzellikle ya da zorla beni alacağını bütün Erzurum'a duyurdu."

"Vay şerefsiz it!" Hasan bile öfkelenmişti "Demek onu istemiyorsun diye zorla sana sahip olmaya çalıyor namussuz! Onları var ya böyle kurşuna dizicen! Acımayacaksın asla!"

Ömer Ali dikkatle dinliyordu. Kız doğru söylüyordu aşiret ağası ile çarpışmak demek koca bir aşireti karşına almak demekti. Bundan zerre korkmuyordu. Ancak bir ailesi vardı. Annesi, hasta amcası, kardeşi, küçük yeğeni... onların hayatını tehlikeye atamazdı.

"Evlenmekten başka çare bulamadın sende... doğru mu?" dedi Ömer Ali yorgun sesiyle.

"Evet!" dedi Hatice başını sallayarak "Eğer biriyle evlenirsem Selim ağa bu saçmalığa son vermek zorunda kalır. Diğer aşiret ağaları evli bir kadına musallat olmasına izin vermez. Elini ayağını çeker böylece."

Hasan bile bu fikrin daha mantıklı olduğuna inanmıştı. Aşiretle karşı karşıya gelmekten iyiydi sonuçta.

"Bakın Ömer Ali bey. Sizden bir şey istemiyorum. Ne siz beni seviyorsunuz ne de ben. Evliliğimiz kağıt üzerinde olur. En fazla bir sene sürer sonra da anlaşmalı bir şekilde boşanırız. Sizin malınızda mülkünüzde gözüm yok. Anlaşma ya da sözleşme gibi bir şey yaparak notere verebilirsiniz. Bende hali vakti yerinde bir ailede büyüdüm. Bundan emin olabilirsiniz."

Ömer Ali masada birleştirmiş olduğu ellerine bakıyordu "Böyle bir şey ima etmedim etmemde. Sadece... düşünüyorum" dedi, aniden kıza bakarak "Sevdiğin falan da yok mu?" diye sordu. Eğer varsa onunla evlendirerek onu koruyabilirdi.

Kız mavi bakışlarını utanarak kaçırmıştı. Kucağındaki ellerine bakarak "V-var aslında.." dedi ince sesiyle "Ama askerde..."

Hasan'ın bütün hayalleri suya batmıştı. Üzgünce kardeşine baktı. Vah zavallı kaderinde yokmuş. Bu kıza da kaybetmişti.

Ömer Ali "Ne zaman geliyor peki?" diye sordu biraz sert bir sesle. Neden sertleştiğini o bile anlamamıştı.

Kız "Daha bir yılı var.." diye üzgünce cevap verince adam derin bir nefes alıp verdi. Evlenmekten başka çaresi yoktu.

"Hemen evlenmekten başka çaren yok yani."

"Evet. Bana yardım etmek zorundasınız. Eğer benimle evlenmezseniz ben o 49 yaşındaki dört çocuk sahibi dul adamın ikinci eşi olmak zorunda olabilirim!"

"Ulan şerefsize bak! Birde kızın babası yaşında lan! Yok ben vurarım lan bu pezevengi!" Hasan gene dellenmişti "Bacım sen kaç yaşındasın da bu dingil sana musallat oluyor?"

"Ben 20 yaşındayım daha.." Hatice bir çare adama bakıyordu hala.

Hasan içinden hesaplamaya yapmaya başlamıştı "Gerçi bizim uşakta sana biraz yaşlı galiba" diyince Hatice "Bunun önemi yok! Bana benimle evlendikten sonra bana şeref sözü verebilecek mert bir adam olması önemli!" dedi.

Ömer Ali kaşlarını çatarak "Nasıl bir sözmüş o?" diye sordu.

Hatice dikleşerek adama baktı "Eğer benimle evlenmeyi kabul ederseniz bana şeref sözü verin. Bana asla dokunmayacağınıza dair yemin edin. Ve beni sonunda serbest bırakacağınıza Allah'ın huzurunda söz verin!"

Ömer Ali biraz sinirlenmişti. Sert kaşlarının altında ki kahve gözleri daha da koyulaşmıştı "Ben sübyancı değilim kardeşim! Çocuk yaştaki bir kıza el sürecek değiliz! Tövbe estağfrullah!"

"İyi o zamam yemin ediyorsunuz yani..?" diye kız tekrar sorunca Ömer Ali daha da hiddetlendi.

"Ulan kızım duymuyor musun beni? Seninle ister evli olayım ister değil! Asla dokunmam! Asla başka gözle bakmam! Bunun için şeref sözü vermeye ihtiyacım yok!"

Hatice hala adama derdini anlatamamıştı. Adam galiba onu gözünde çocuk olarak görüyordu. Yüz örtüsünün altında sakladığı yüzünü tahmin edemiyordu demek.

"Şeref sözü veriyor musunuz Ömer Ali Safkan?!" diye tekrar sordu kız.

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now