ON ALTINCI BÖLÜM

Start from the beginning
                                    

"Size o kadar aşık görüneceğim ki kimsenin aramıza girmek istemeyeceğine emin olacaksınız," derken ki rahat tavrı ve mavi gözlerindeki ilgi tenimin üzerinde gezinen parmaklar geziniyormuş gibi hissettiriyordu. Sadece bir bakışın bu kadar etkili olabileceğini düşünmemiştim oysa.

Derin bir nefes aldım. Kendimi toparlamam gerekiyordu. Adam mum ışığının sıcak bir hava kattığı bu odada karşı konulmaz kadar yakışıklı görünüyordu. Düşünün kitaplarla dolu bir odadasınız, burnunuza bal mumu, şöminedeki ateşin ve deri koltukların kokusu geliyor. Karşınızda oturan adam yoğun mavi gözleriyle size bakıyor, sanki o an başka hiçbir şey ilgisini çekmeyecekmiş gibi görünüyordu. Ona kapılmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Tamam, kabul ediyorum ama aramızdaki bu anlaşmalı ilişkinin sözleşmeye dökülmesini istiyorum."

Dük ilk defa duygularını engelleyemeden gösterdi. Dudakları titredi sanki her an kahkaha atabilirmiş gibi. Bir yandan kaşları şaşkınlıkla havalandı. Kendine gelene kadar o bile ifadesinin değiştiğini anlamamıştı.

"Anlaşma mı?" diye sordu hayretle. Böyle bir karşılık beklemediğini biliyordum. 19. Yüzyılda yaşayan hangi kadın bunu sözleşmeye dökebilirdi ki? Tabi bedeninde gelecekten gelen bir ruhu taşıyan Helena dışında.

Başımı salladım. "Evet, toprak sözleşmesi gibi. Aramızdaki bu ilişkinin ne zaman ve nasıl sonlanacağına dair bilgilerin yer almasını istiyorum. Aynı zamanda anlaşma sonucunda vaad edilenler gerçekleşmezse cezanın ne olacağına dair bir madde de olmalı."

Dük Winchester'ın şaşkınlığı artık başka bir duyguya dönmüştü. Yanılmıyorsam hayranlığa. Asıl amacım anlaşmayı öne sürerek onu aşağılamaktı ama amacım başka bir şekilde sonlanmıştı.

Dük başını salladı. "Sözlerime inanmamanız beni üzdü Helena ama istediğiniz gibi sözleşmenizi hazırlayacağIm."

"Teşekkür ederim. Erkekler fikirlerini çok çabuk değiştirebiliyor," dedim gülümserken. Daha önce yaşanılanlara baktığımda tedbirli olmakta bir zarar görmüyordum. En azından dükün nişanlısı olacaksam bunun getirdiği yararlardan da faydalanmalıydım. Helena'nın hayatı dramdan komediye doğru yol alıyordu. Hangi gün uyandığımda kendimi yeniden gelecekte bulacaktım emin değildim.

"Sizin isteğiniz benim için bir emirdir Helena. Tatlı nişanlım mutlu olacaksa istediği kadar sözleşme imzalarım," dedi keyifli bir sesle. Sanki anlaşmayla nişanlı olmayacaktık da severek evliliğe adım atıyorduk.

"Ve lütfen Dük Winchester yalnız olduğumuzda böyle samimi konuşmayalım."

Dük kıkırdadı ve hızla başını salladı. "Bir dükün evinde asla duyulmadığın bir an yaşamazsın tatlı Helena bu yüzden ben sana tatlı lakaplarla seslenirken sende bana ismimle sesleneceksin."

Sanki bana daha kötü bir şey demiş gibi irkilip koltuğa yaslandım. "İsminizle mi?" diye sordum hoşnut olmayan bir sesle. Ona ismiyle seslenmemde sorun yoktu aslında ama ona yakın olmak mantığım ve duygularımın birbirine girmesine neden oluyordu.

"Helena nişanlı insanlar birbirlerine isimle seslenirler. Eğer bir anlaşma istiyorsan bu anlaşmada maddelerden biri de bu olacak," dedi.

Başımı salladım. "Sanırım konuşulacak başka bir konu kalmadı." Gitmek için ayağa kalktım. Eteğimi düzeltirken dükte beni izliyordu. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. "Gidebilirim öyle değil mi? Sözleşmeyi ne kadar çabuk hazırlarsanız o kadar çabuk rollerimize bürünürüz."

Dük arkasına yaslandı. Kendine bir bardak içki doldurdu ve kocaman bir yudum aldı. "Söylediğiniz gibi yarın sabah kahvaltıdan sonra sözleşmeniz hazır olacak ve imzaladıktan sonra bana ait olacaksınız," dedi gür sesiyle.

Dük ile Beş ÇayıWhere stories live. Discover now