Adamın yaptığı acımasızlıktı. Geleceğin bizim için ortak olmayacağını bilmesine rağmen böyle yakın davranması haksızlıktı.

Elimde tuttuğum kitapla merdivenleri tırmandım. Bu hata tam olarak ne zaman düzelecek ve ben kendi zamanıma geri dönecektim. Kırsal yaşam, elbiseler ve hava güzeldi ama ben buraya ait değildim. Kusurlu da olsa kendi yaşamımı kendi zamanımı özlüyordum.

Merdivenleri hızla tırmanırken Edward ile karşı karşıya geldim. Onu görmek başka bir erkeğin daha Helena için bir şey yapmadığını hatırlamama neden oldu. Helena abisini ve kendisini rezil etmiş olabilirdi ama Edward hiçbir zaman kız kardeşinin yaşadığı kalp acısını anlayıp onun yanında olduğunu belirterek kadının içini rahatlatmamıştı. Diğerleri gibi yaptıklarını kenardan izlemiş, kadının davranışlarını aşağılamıştı.

Hızla adımlarla basamakları tırmanırken ona bakmadan yanından geçmeye kararlıydım. Beni gördüğünde adımlarını yavaşlattığını gördüm. Ona bakmadan yanından emin adımlarla geçtim.

"Helena," dediğinde merdivenlerin tepesine varmak üzereydim.

"Beni görmezden gel," diyerek ona bakmadan konuştum. "Her zaman yaptığın gibi," diyerek diğer merdivene geçerek odana doğru ilerledim. Edward'ın bana şaşkın bakışlarla baktığını görmekten çok hissediyordum.

Onunla uğraşacak enerjiye sahip değildim. Bedenimde tuhaf bir kırılganlık ve acı vardı.

Bunun nedenini odama geçince anladım.

Kanamam başlamıştı.

Bunu takiben karın ağrısı bedenimi esir aldı. Ağrı kesiciler, sıcak su torbası ve pedler hepsi benden yıllarca uzaktaydı. Polly bez getirmiş onları yerleştirdiğimde sanki yük taşıyormuşum gibi iç çamaşırım ağırlaşmıştı. Ben yatakta ağrıyla kıvranırken ayaklarıma koymak için içinde sıcak su olan cam cin şişesi getirmiş yatağa yerleştirmişti. Ağrı içinde şekerli, söğüt çayı getirerek beni rahatlatmak için elinden geleni yapıyordu. Kadın olmak hangi yüzyılda olursa olsun zordu.

Kanamanın ağrısı nedeniyle yemeğe inmek istemedim. Helena tıpkı benim gibi ağrılı bir süreç geçiriyordu. Adet sancısını çok çekmeyen kadınlara özeniyordum.

Birkaç saat ağrının pençesinde kıvrandıktan sonra kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Ped ve ağrı kesicilere ulaşmak o kadar kolaydı ki benim için yokluklarının ne kadar sıkıntı olacağını düşünmemiştim. Bazı şeylerin kıymetini kaybedene kadar bilemiyordu insan.

Biri çikolata getirse az da olsa mutlu olabilirdim. Bunun için Polly'i çağırmak ve akşam yemeğindeki tatlıdan istemem gerekiyordu ama kurdeleyi çekmeye gidecek kadar kendimi iyi hissetmiyordum. Bir umut odaya gelmesini bekleyecektim.

Odadaki mumları yakmak için geldiğinde ona tatlı getirmesini söyleyecektim ki elinde tepsi olduğunu gördüm. Bana ballı süt ve böğürtlenli turta getirmişti. Yatakta oturmama yardım ettikten sonra tepsiyi kucağıma yerleştirdi.

"Aşçı böğürtlenlerin sabah toplandığını söyledi. Akşam yemeğinde servis edilirken sizin içinde ayırdım," dediğinde Polly'e sıkıca sarılmak istedim ama o kadar halsizdim ki sadece gülümsemekle yetindim.

Turta ve ballı süt çok iyi geldi. Sabaha kendimi daha iyi hissedeceğimi biliyordum. Ağrılarım yine devam edecekti ama ilk gün olduğu gibi ağır olmazdı.

Polly odanın içinde işlerini hallettikten sonra boşların olduğu tepsiyi alarak odadan çıktı. Rahatlayan vücudum beni uykuya sürüklediğinde memnuniyetle gözlerimi kapadım.

Şiddetli bir ağrı karnıma bıçak saplıyormuş gibi vurduğunda karanlığın içinde gözlerimi açtım. Ağrı ilk seferkinden daha şiddetliydi. Gözlerimi sımsıkı kapatıp karnımı ovmaya çalıştım ama ağrı kımıldamamı zorlaştırıyordu. Bir an ağrı kesici almayı düşündüm ama kendi zamanımda olmadığım gerçeği bir tokat gibi yüzüme çarptı.

Dük ile Beş ÇayıWhere stories live. Discover now