BÖLÜM 52

12 3 0
                                    

Keyifli okumalar dilerim. 🤍

  Derin bir uykudan uyanmış gibiydim. Hava kapalı biraz yağmurluydu. Ege bana mesaj atmıştı aşağıya in diye. O ölmemiş miydi? Nasıl olurda bana mesaj atabiliyordu ki? Neyin ne olduğunu anlamak için alelacele aşağıya indim ve bahçe kapısından ana yola çıktım. Karşı ki duvara Ege sırtını yaslamış, ellerini göğsünde birleştirmiş bir vaziyette beni bekliyordu.

  Tam karşısına geçtiğimde şaşkınlıkla "Ege senin burada ne işin var? Sen..." diye konuşurken sözümü yarıda kesti. "Dur şimdi beni dinle Ada. Benim çok fazla vaktim yok hemen gideceğim. Sadece bir şeyi bilmeni istiyorum."

  "Neyi?"

  "Ondan uzak dur. O çok kötü ve tehlikeli biri. Sakın onun senin hayatını mahvetmesine izin verme. Bu söylediklerimi Demir'e de söyle onun içinde geçerli. Gitmem gerekiyor dikkat edin kendinize."

  "Ege kimden bahsediyorsun?! Dur gitme, nereye gidiyorsun Egeee?!"

  Ege arkasını dönüp koşarak giderken bende onun peşinden koşuyordum. Aynı zamanda da arkasından gitme diye bağırıyordum. Ege gözden kaybolmuştu ama ben hâlâ dar sokaklarda koşmaya devam ediyordum tâ ki önüme elinde bıçakla siyah giyimli biri çıkana kadar.

  Soluk soluğa olduğum yerde kalmıştım. Yüzünü tam görmediğim o kişi elindeki bıçaktan akan kanları umursamadan üzerime doğru yürüyordu. Korkuyla "Sende kimsin?" diyebildim sadece. Siyah maskesinin altından gülme sesini duyduğum kalın sesli adam bana "Ecelin." diye yanıt verdi. Koşarak kaçmaya başladım. Adamın geldiğini arkamdaki ayak seslerinden anlamıştım. Evimizin önüne geldiğimde bir saniye bile düşünmeden bahçeye daldım. Bahçeye girmemle olduğum yerde kalmam bir oldu. Gördüğüm manzara karşısında adeta kanım donmuştu.

  Yerde boylu boyunca ve hatta kanlar içinde Ege, Demir, Babam, Yazgı, Doruk, Didem, Annem ve hatta Demir'in annesi Elçin hanım bile yatıyordu. Sonra yan tarafa baktım. Orada da Cemile teyze, Münevver, Çağla vardı. Onlarda kanlar içinde yerdeydiler. Arkamdaki adam bu zamanı fırsat bilip boğazıma bıçağı dayadı ve tam kesecektiki birden gözlerimi açtım.

  Uyandığımda yine hastane odasında olduğumu fark ettim. Gözlerimden akan yaşlar terime karışırken hâlâ çığlık atıyordum. Demir hemen yanıma gelip otururken Yazgı da bana su uzatıyordu. Suyu Demir alıp bana verdi. Suyu bir yudum içip tekrar Demir'e uzattım. Hâlâ soluk soluğa kabusun etkisinden çıkmaya çalışıyordum.

  "Ada, güzelim iyi misin?"

  "Demir o, o çok kötü biriymiş, tehlikeliymiş."

  "Kim?"

  "O söyledi uzak durun dedi, Demir'e de söyle dedi."

  "Ada anlamıyorum kim ne dedi?"

  Demir'e cevap vermeden ağlamaya başladım. Demir benim bu halimi görünce kabus gördüğümü anlayıp bana daha çok yaklaşarak sarıldı. "Tamam güzelim, tamam bitanem geçti hepsi rüyaydı ama geçti. Bak ben varım yanında korkma tamam mı sakin ol."

  Demir'in göğsünde ağlarken aklıma Didem geldi. Başımı Demir'in göğsünden kaldırıp "Didem, onu görecektim ben. Görebilir miyim onu lütfen?" dedim Demir'e yalvarırcasına. Demir'in konuşmasına müsaade etmeden Yazgı konuştu.

  "Yoğun bakımdan alıp normal odaya götürdüler ama yine de durumu kritikmiş." 

  "Olsun ben onu uzaktan da görürüm. Ama bir kere göreyim nolur?"

  Yazgı yorgun ve bitkin haliyle "Tamam ama amcama söyleyeyim haberi olsun. Hem doktorlarla da konuşup gelsin." deyince onu başımla onayladım. Yazgı odadan çikınca Demir'e döndü bakışlarım. Bana endişeyle bakıyordu. Ama her şeye rağmen gülümseyerek "Her şey düzelecek merak etme, Didem de iyi olacak." dedi.

  Bende ona karşılık "Ama eskisi gibi olmayacak. İyileşse bile heo bir yanı eksik olacak. Ege onun yanında olamayacak artık." dedim.

  "Bu saatten sonra biz olacağız onun yanında Ada. Elimizden başka ne gelir ki?"

  Demir konuşurken kapının açılma sesiyle susup kafasını o tarafa çevirdi aynı benim yaptığım gibi. Babam yanında doktor ile gelmişti. İlk önce babam yanıma yaklaşıp "Kızım iyi misin?" derken Demir oturduğu yerden kalkıp kenara geçmişti. "İyiyim sadece..." sözümü bitiremeden doktor konuştu.

  "Sadece arkadaşını görmek istemişsin. Bunu her ne kadar desteklemesem de kontrolüm altında arkadaşını göstereceğim sana. Ama senden bir ricam olacak."

  "Tabi, ne ricası?"

  "Bildiğin üzere arkadaşın komada. O komada diye bizi duyamıyor sanma sakın. Bizi duyabiliyor bilinci hâlâ açık fakat komanın etkisinden dolayı bize bir tepki veremez. Yani senden istediğim tek şey şu Ada. Arkadaşına sakın olumsuz konuşma, hep olumlu ve güzel şeylerden bahset. Aksi takdirde hastanın psikolojisine etki edip hayata dönmesini riske atabiliriz. Ayrıca sadece beş dakika görebilirsin. Hastayı yormamak bu hususta en önemli madde. Anlaştık mı?"

  "Peki anlaştık." dedim Didem'i görebileceğim heyecanıyla.

  Doktor eşliğinde Didem'in yanına gittim. Odaya girdiğimde Didem hareketsiz bir şekilde uyuyordu. Yanımdaki doktora bir kez daha izin alırcasına baktım ve Didem'in yatağının baş ucundaki sandalyeye oturdum.

  İlk önce ne diyeceğimi bilemeden ilk üç saniye öylece Didem'e baktım. Karşımdaki doktor rahat konuşabilmem için mi bilmem yavaşça dışarıya çıktı. Doktorun bu anlayışlı davranışı beni biraz olsun gerginlikten kurtarıp rahatlattı.

  Yavaşça Didem'e yaklaşıp "Didem seni şimdiden çok özledim. Doktorlar bir haftaya kadar uyanıp komadan çıkabileceğini söyledi. Ever normalde kısa bir süre ama benim için sanki bir yıl. Her ne yaşamış olursak olalım biz hep senin yanındayız, seninleyiz. Sakın kendini yalnız hissetme. Hepimiz, herkes senin yanında. Ben çok umutluyum. Uyanacaksın sen inanıyorum buna. Sende inan asla umudunu yitirme tamam mı? Hem şöyle bir söz vardır bilir misin; nefes aldığın her daim umut vardır." dedim ve biraz geriye çekilip uzun uzun Didem'in yüzüne baktım.

  O sırada doktor içeri girdi ve sessizce konuştu. "Hadi Ada beş dakikan doldu. Bugünlük bu kadar yeter."

  Doktoru gülümsememle onayladım ve Didem'e bakıp son kez konuştum. "Çok özletme kendini karanfil, hemen uyan."

  Uyumak, hayata bir iki saatliğine gözlerini kapatmak demekti aslında. Bazen insan yıllar boyunca uyumak ister, bir daha gözlerini dünyaya açmak istemez. Belki de Ege bunu istemişti. Derin bir uykuya, bir daha dünyaya gözlerini açmamaya teslim etmişti kendini. Buna engel olamadım, olamadık. Ama Didem... Ona engel olacağım. Onunda kendini derin bir uykuya teslim etmesine izin vermeyeceğim.

  Unutmayın geçmişi geri alıp değiştiremezsiniz ama gelecek sizin elinizde. Umutsuz olmayın. Umutsuzluk yoktur, umutsuzluğu kabulleniş vardır. Ve yine unutmayın ki nefes aldığımız her daim umut vardır.

  Şimdiii bu bölümüde bitirdik çok şükür. Bu aralar çok fazla hastane bölümü attım biliyorum bundan bayağı bir sıkıldınız. Bu yüzden kusura bakmayın olayları ilerletmem gerekiyordu. Bu bölümü kısa tutmak istedim çünkü son hastane bölümü olsun istedim bende sıkılmıştım.

  Ege karakterini sevenlerden çok özür diliyorum. Kurguyu en başından beri böyle düşünmüştüm zaten ve bunun için Egeseverlerden tekrar özür diliyorum.

  Diğer bölümler biraz daha gelişme göreceğiz. Duygu ve düşüncelerinizi yorumlara yazmayı unutmayın, çünkü yorumlarınızı okumaya bayılıyorum.

Diğer bölümlerde görüşmek üzere hoşçakalın, Allah'a emanet olun. Sizleri çooookk seviyorum iki gözümün çiçekleri. ♥️🤗

İNTİKAM ATEŞİ Where stories live. Discover now