あ Yirmi İki

36 1 15
                                    

Siya

Çocukların çığlıkları.
Çaresiz bekleyişlerim.
Akan kanlar ve gözyaşları.
Yalancılar ve yabancılar...
Çiçeklerimi soldurmuştu benim babam, dikenlerim kalmıştı geriye. Kıymıkları kalbime batmıştı.

Meclis karışmıştı. Olan biteni anlamak için Ash, Vernon, Axel ve Elle'le toplantı odasındaydık. Vernon'ın arkadaşı olan gözlüklü çocuk elindeki bilgisayarla yanımıza geldiğinde bütün bakışlar ona döndü. "Evet?" dedi Vernon açıklamasını isteyerek. Çocuk bilgisayarı masaya koyup bize çevirdiğinde ekrana yaklaştım. Bu Emma'nın gizli bilgisayarıydı. Robert Partridge ile olan mailler, denek çocukların fotoğrafları, alınan sonuçlar... Çocuk "Emma Robert ile bir anlaşma yapmış." diye başladı sözlerine. "Kızı Heather'ı biliyorsunuz, sizin gibi birisi. Ona dokunmamaları karşılığında meclisteki birkaç çocuğu denek olarak vermiş."

Gerçekten şaka gibiydi. Emma'nın bize güven vermeye çalışması geldi aklıma, komikti. İkiyüzlü birisiydi o ve amcamla işbirliği yapmıştı. "Denek çocuklar nerede şimdi?" diye sordum. Bana baktı. "Hastaneye kaldırıldılar. Hepsinin vücutlarında yaralar var, tedavi olacaklar." Dudaklarımı ısırdım. Bütün çocukları kurtarmayı becerememiştim. "İyi olacaklar." diye ekledi.

"Peki ya Emma?" diye sordu Elle. Adını hâlâ bilmediğim çocuk ona baktı. "Sorguya çektiler."

"Bu arada, adın neydi?" diye sordum. Çocuk bana baktı. "Peter." Peter... Tabii ya, o Meclisin yardımcı müdürü gibi bir şeydi. Vernon laf arasında söylemişti, bu yüzden aklımdan çıkmıştı. "Meclis kapanacak." dedi Peter. Kaşlarım havaya kalktı şaşkınca. "Ne? Nasıl yani?"

"Polisler el koydu buraya. Emma da zaten beceremiyordu bu işi. Açıkçası bende devam etmek istemem, kimin ne çıkacağı belli olmuyor."

"Ama ya çocuklar?"

"Güçlerini gizledikleri sürece güvende olacaklardır." Peter umursamaz bir tavırla bize gülümsedi ve odadan ayrıldı. Axel "Amaan, biz zaten kasabaya taşınacaktık." dediğinde Elle onun omuzuna vurdu. "Biz neyse de, diğerleri ne yapacaklar? Buraya güvenen çocuklar vardı."

"Peter dedi diye kapanacak hali yok." diye araya girdi Vernon. "Kurul henüz ne yapacağına karar vermedi, şimdilik sessiz kalmak daha iyi olacaktır." Başımı salladım. Beraber odadan çıkıp çıkışa yürürken aniden bir kız çıktı karşımıza. Kızıl turuncu saçlı, kahve gözlü ve beyaz tenli bir kızdı. Üzerinde salaş bir kazak ve eşofman vardı. Gözleri korkuyla bize bakıyordu. "Merhaba?" dedim sakin bir şekilde. Kız saçlarını yüzünden çekti. "Annem nerede?" diye sordu ürkek bir tavırla. O an onun Heather olduğunu anladım. Yine de "Heather?" dedim teyit etmek için.

Başını salladı. "Annem... Annem benim ilaçlarımı vermedi." Baygın bakışları bizi tararken aniden gözleri kapandı. Yere düşmeden önce onu Axel yakaladı. "İyi misin?" dedi Axel ama Heather çoktan bayılmıştı. "Onu da hastaneye götürmeliyiz."

Hastaneler kimse için iyi anılarla hatırlanmazdı. Bu yüzden nefret ediyordum burada olmaktan. Bahçede Ash'le birlikte elimizde kahveyle oturuyor ve yıldızları izliyorduk. Heather'ın biraz sıvı alması gerekmişti ve serum vermişlerdi. Axel ve Elle onun yanındaydılar. Bizde biraz hava almak için bahçeye çıkmıştık.

New York güzel bir yerdi. İnsanları hep koşuşturma içindeydi ve gürültü bir şehirdi. Yine de seviyordum burayı ama yaşamak için buraya ait değildim. Ait olduğum yer. Ash'in yanıydı. O neredeyse bende oraya aittim.

"Burnun kızarmış." dedi bana dönerek.
"Üşümedim." dedim hemen ama beni kendine çekip kolununu omuzuma attı. "Heather bunca zamandır neredeydi acaba? Mecliste ortaya çıktığına göre yakınımızda bir yerdeydi." dedi.

DurdurulamazWhere stories live. Discover now