あ Altı

32 4 0
                                    

🎶 Cigarettes After Sex - Heavenly

Siya

Ebeveynlerim konusunda hem şanslı hemde şanssızdım. Annem dünyanın en iyi kadını ve en iyi annesiydi benim için. Babamsa... O duygularını aldırmış ve kafayı bozmuş bir askerdi. Beni de öyle yapmaya çalışıyordu. Baba konusunda yarım kalmıştım, eksiktim ve bir baba - kız nasıl olur bilmiyordum. Çevremde bana örnek olacak kimse de yoktu. Kendi ailemi kuracağımı da hiçbir zaman hissetmemiştim. Anne olmak çok zordu ve ben bunu beceremezdim. Zaten o kadar uzun yaşayacağımı da hissetmiyordum. Bir amacım vardı ve o amacı elde ettiğimde herkesin hayatından çekilecektim. Zor olacaktı ama başarabilirdim. Tabii babamdan ve onun amaçlarından kendimi kurtarabilirsem bu mümkün olurdu.

Öğleden sonraydı ve gariptir ki güneş açmıştı. Hava serindi ve elimde kahvemle balkonda oturuyordum. Yarın Georgia'ya uçacaktık ve gergindim. Bulacağımız sonuçlar için, elimiz boş dönebilme ihtimalimiz için... Tedavinin olmama ihtimalini hiçbirimiz kabul etmek istemiyorduk.

Bu güçler önünde sonunda hepimizin başına bela açacaktı. Hoş, çoktan çoğumuzun başına açılmıştı bile. Kendim için olmasa bile sırf o denek çocuklar için istiyordum tedaviyi. Huzurlu bir hayatları olması için... Onları o cehennemden kurtaramadığım için yeterince vicdan azabı çekmiştim. O acıları boşuna çekmiş olamazlardı.

Kahvemden bir yudum daha aldım ve bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Hava yaz gibiydi ama serindi. Kapalı havaları sevmezdim, ruhumu emerdi ve kötü hissettirirdi. Akşam yemeğinden sonra otele gidecektim. Sabah erkenden yola çıkacaktık. Kokuyordum ve gergindim. Jason Kelly'le nasıl konuşacaktık bilmiyordum. İstediğim cevapları alamazsam hissedeceklerimden korkuyordum. Eğer tedavi yoksa tam anlamıyla boka basmıştık.

İstemediğiniz şeyler olduğu zaman vakit çok daha çabuk geçerdi. O akşam annem ve kardeşimle eğlenceli bir yemek yemiş, biraz vakit geçirdikten sonra kendimi otelde bulmuştum. Kırmızı koltuğa dikmiştim gözlerimi, bu renkten nefret ediyordum. Bana ölümü hatırlatıyordu. En son hatırlamak istediğim şeyi.

"Avokadolu iç çamaşırım nerede!?"

Axel'ın sesiyle yorgun bakışlarım kapıya döndü. Elleri ağzında deli gibi etrafta dolanıyordu. "Ash, sen mi giydin?! O en sevdiğim iç çamaşırım, götünle kirletemezsin! Yani götünü severim ama olmaz!" Güldüm ona ama başım ağrıyordu. Yüzümü buruşturup başımı ellerimin arasına aldım. Uykusuzluk berbat bir şeydi. "Sen iyi misin?" Ash'in sesiyle gözlerimi açıp ona baktım. Yavaşça başımı salladım ve arkama yaslandım. "Evet, biraz başım ağrıyor sadece."

"Ağrı kesici içmek ister misin?"

"Olur." Başını salladı ve çekmeceden bana ağrı kesici uzattı. Mutfağa gidip ilacı içtim ve masaya oturdum. Ash de mutfağa geldi ve karşıma oturdu. Ellerimi yanaklarıma yasladım ve "Sen iyi misin?" diye sordum. "Sanırım gergin olan bir tek ben değilim."

"Açık konuşmak gerekirse korkuyorum." dedi, kollarını masaya yasladı ve doğrudan gözlerime baktı. Onun yeşil gözleri benim kahve gözlerimin yanında parlıyordu, kendimi sönük kalmış gibi hissediyordum. "Tedavi yoksa ne yapacağız?"

Hayatım boyunca birçok kez çaresiz hissetmiştim. Her seferinde bir yolunu bulmuş ve sorunları çözmüştüm. Buna hiçbir cevabım yoktu. Beni öyle çaresiz bırakıyordu ki kafayı yiyecek gibi oluyordum. Denek olan onca çocuğun umudu bana bağlıydı ama elimde yüzde elli şanstan başka hiçbir şey yoktu. Titrek bir nefes alıp bakışlarımı masaya indirdim. "Hiçbir fikrim yok..." Umutsuzluk en az umut kadar yaralayıcı bir duyguydu. Seni karanlığına öyle bir çekerdi ki, önünü bile göremezdin. "Kötü düşünmek istemiyorum." dedim kısık sesimle. "Hayal kırıklığı yaşamak da istemiyorum."

DurdurulamazWhere stories live. Discover now