Ama yapmadı ve Levi önceki gecelerinin son geceleri olduğunu anladı.
Endişelenmemiz gereken başka şeyler var.
Erwin'in de bu şekilde düşündüğüne emindi.
Askerler şafaktan sonraki ilk birkaç saat şikayette bulunmuşlar ancak çok geçmeden yürürken neşeli şarkılar söylemeye başlamışladı. Sesleri Somme nehrine ulaştıkça daha da yükseldi ve kayalara çarpan suyun sesiyle birleşti.
"Yeter artık." dedi Levi bir süre aynı şarkıları defalarca dinledikten sonra. "Enerjinizi harbe sak-"
Ama daha fazla şikayet edemeden hem Erwin hem de Hange koroya katılmışlardı.
"Hadi kaptan!" dedi Sasha "Bize katılın!"
"Şarkınıza eşlik etmeyeceğim."
"Komutan bile eşlik ediyor!" Kolunu Sasha'nın omzuna atmış Connie arkadaşına destek çıktı.
"Hayır dedim."
Ancak o zaman Erwin, Levi'a omzunun üzerinden kendini beğenmiş bir gülümseme attı.
"Sakın bana bunun bir emir olduğunu söylemeye cüret etme..." Levi onu uyardı ama Erwin'in sırıtışı attıkları her adımda daha da genişledi ve Levi farkına bile varmadan sessizce şarkı söylemeye başladı.
Şarkı söyleme şamatası sona erdiğinde Levi dudaklarının çarpık bir gülümsemeyle yukarı kıvrılmasına engel olamadı. Erwin omuz omuza yürümek için yavaşlamıştı. Ta ki Levi Erwin'i omzuyla hafifçe ittirinceyr kadar. O da omzuyla yumuşak itişe karşılık verdi. İkisini izleyen Hange gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Öğle vakti, sıcaklık neredeyse dayanılmaz hale gelmişti. Manzara kilometrelerce yürümelerine rağmen hiç değişmemişti. Askerler ıslanmış ceketlerini, terden yapış yapış pantolonlarını, miğferlerinin altında birbirine dolanmaktan topak haline gelen saçlarını çıkarmışlardı. Ayakları ağrıyacak kadar şiştiğinde, Erwin sonunda ara verilmesi gerektiğine karar verdi.
"Biraz su için ve dinlenin. Bir saat sonra kaldığımız yerden devam edeceğiz." dedi ve kendi su torbasına uzandı. Ağaçların gölgesinde bir yer buldular ve Hange guruldayan midelerini doldurmaları için onlara biraz meyve verirken öğrenciler nehire atlamışlardı bile.
Erwin sadece pantolonuyla kalmıştı. Bir ağacın altına yatıp rüzgarın çıplak göğsüne vurma hissinin tadını çıkarıyordu. Levi da aynı şekilde yanında ,belki biraz uzağında, oturuyordu.
"Bütün suyunu bitirmemeliydin." dedi Erwin, Levi'a neredeyse tamamen dolu olan su torbasını uzattı. "Ne zaman böyle pervasız olmayı bırakacaksın?"
"Yetişkin bir adama ders vermemelisin." Levi içmeden su torbasını ona geri attı. "Sen ne zaman böyle otoriter olmayı bırakacaksın?"
Erwin sırıtmadan edemedi. "Al." Su torbasını tekrardan uzattı. O gün ilk kez göz göze geldiler. "Sana ve gücüne ihtiyacım var."
Levi yutkundu, ağzı aniden kurudu. Yine de dudaklarının can attığı şey su değildi. Gözleri meraklı gözlerle ona bakan Erwin'e sabitlenmişti. Su torbasına uzandı, parmaklarının birbirine dokunuşuyla ürperdi. Sonra da yaralı eliyle su torbasını açmaya çalıştı.
"Al bakalım." Erwin torbanın kapağını onun için açıp uzattı.
"Teşekkürler," diye mırıldandı Levi yumuşak bir sesle. Erwin sırtını ağaca yasladı ve gözlerini karşılarındaki nehire dikti. Yüz ifadesini okumak imkansız gibiydi.
Levi biraz daha ona doğru kaykıldı. Kafasını Erwin'in omzuna yasladı.
"Terli ve iğrençim..." Erwin kıpırdandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
