"İyi akşamlar. Umarım herkes biraz dinlenmiştir."
"Tch-" Levi, Erwin'in aciliyet gerektiren bir durumda bile koruduğu sakinlikle alay ederek. Hange'nin tehditkar bakışları onu susturmuş olmasaydı muhtemelen düşüncelerini dile getirecekti.
"İyi savaştınız." diye devam etti Erwin. "Batı cephesinin hattını Almanlardan uzak tutmayı başardınız."
Levi onun cesaret verici sözlerini ve şu anda savaşta olan birçok cephenin raporunu yarı yarıya dinledi, bunların çoğu ona aynı şekilde gelen telaffuz edilemez bir Fransız adıydı, bu yüzden onları aklında tutmaya çalışmaktan vazgeçti.
"İki gün içinde Somme'ye doğru ilerleyeceğiz." Erwin bir tepki beklemek için duraksadı ve tepki gelmeyince devam etti. "Şimdi bundan canlı çıkacağınıza söz veremem ama size bir şey için söz verebilirim. Düşman size siperlerde tek başınızayken veya evinizde sevdiklerinizle beraberken ulaşabilir. Hangisinin olacağına karar vermek size kalmış."
Düzinelerce göz, sözlerini düşünerek yere indi.
"Bunun çoğunuzun ilk savaşı olduğunun farkındayım ve ayrıca arkadaşlarınızı kaybettiğinizi de biliyorum. Ama yoldaşlarımızın ölümünün boşuna olmasına izin vermeyeceğim. Sizde vermeyin."
Boş laflar. Levi bunları daha önce birçok kez duymuştu. Savaştan kaçma arzularından askerler sorumlu değildi. Kendisi bile bir gece önce bunu bir an düşünmüştü.
Konuşmasını yüksek sesle "Kalplerinizi adayın!" ile bitirdikten sonra Erwin odasına geri döndü.
"Erwin..." dedi Levi. "Sana motive edici konuşmalar yapmamanı söylemiştim onlara harika travmalar bıraktın daha demin. Çoğu kaçmanın yolunu aramaya başlamıştır bile."
Erwin hafifçe gülümsedi. "Belki böylesi daha iyidir. Bazıları savaşa uygun değil."
"Saçmalık." diye karşı çıktı Levi. "Eğitimle herkes düzgün bir askere dönüştürülebilir."
"Fiziksel güçten değil, zihinsel güçten bahsediyordum."
Levi, sözleri üzerinde düşünmek için bir an durdu ve bunca zamandan sonra bile Erwin Smith'ten her zaman öğreneceği bir şeyler olduğunu fark edince kaşlarını çattı.
Hange gülerek "Hala öğrenecek çok şeyin var be Kaptan." dedi ve Levi'nin sırtına dostça bir şaplak attı.
"Kapa çeneni dört göz." Levi, Erwin'in sessiz kahkahasına kızarırken omzunu silkeledi. "İkinizden de bıktım."
Somme Vadisi
O sabah güneş tüm gücüyle masmavi bir gökyüzünün üzerinde yükseldi. Askerlerin deri keseleri omuzlarında ağırdı ve sıcak ağırlığı iki kat daha yoğun hissettiriyordu. Ancak Mısır sıcağı karşılaştırıldığında güneş yanığı tenlerinde yumuşak bir öpücük gibi hissettiriyordu ya da Levi askerleri ovalardan siperlere doğru götürürken öyle düşünüyordu. En azından bu sefer yanında Hange ve Erwin vardı.
Birkaç saattir yürüyorlardı ve ayakları ne kadar hareket etse de çayır yakın zamanda bitecek gibi görünmüyordu. Sessizlik, uçsuz bucaksız kuru ekin tarlasında yankılanıyor, ara sıra yalnız bir ardıç kuşunun cıvıltısı veya sıcak Temmuz rüzgarlarıyla yaprakların hışırtısı tarafından kesintiye uğruyordu.
Ne Erwin ne de Levi, kasabadan ayrıldıklarından beri emir vermek ve yerine getirmek dışında tek kelime konuşmamışlardı. Levi sessizce Erwin'in arkasından yürüyor sanki Erwin'in iradesinin bir anlık kaymasını veya ona bir kez bakmaya cüret edebileceği bir zayıflık anını bekliyordu.
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
