Ama şu anda Levi'nin bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu.
"Bize söylemeliydin..." diyebildi en sonunda.
"Seni endişelendirmek istemedim..." Dedi Erwin yumuşak bir sesle sonra da ekledi. "...ya da Hange'yi."
"Pekala. Artık hepsi bitti. Önemli olanda bu." dedi Zackly birdenbire. "Kaçak silahlara el konuldu ve Reiss ailesi Almanya'ya kaçtı, şimdilik bu kadar. Bugün bizi buraya getiren şeye geçeceğiz."
"Doğru." dedi Pixis. "Siyaseti siyasetçilere bırakın. Savaş hakkında konuşmak için buradayız."
"Dediğim gibi." diye devam etti Erwin, "Son zamanlarda birliklerimiz arttı. Bu da komutan rütbesi için daha fazla insana ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor."
Hange öne atıldı. "Birdenbire kimseyi kaptan veya komutan olarak adlandıramazsınız. İtibar kazanmak ve saygı oluşturmak zaman alır. Bunu herkesten çok sen bilmelisin. Tüm bu yeni rütbelerin birdenbire ortaya çıkmasıyla zaten yeterince isyan oldu."
"Kesinlikle Hange. Bu yüzden filo lideri olarak görevi devralabileceğini umuyordum."
"Ne?" Hange oturduğu yerden fırladı. "Ama Erwin... Yani komutanım! Bu mümkün değil..."
"Hendekleri kazmaya başlamak için birkaç gün içinde Somme'ye gidiyoruz." Erwin onu duymuyormuş gibi devam etti. "Fransızlar Verdun cephesinde kaybediyor. Bu yüzden Almanları geri çekilmeye zorlamak için Somme boyunca ilerleyeceğiz."
"Yani temelde bizim bir tuzak olmamızı istediğini söylüyorsun." dedi Levi gözlerini kısarak.
"Doğru." Erwin'in yüzü yine soğuk mermere döndü, gözleri arktik okyanusu gibi berraktı. Aklında bir plan vardı. "Üç gruba liderlik edeceğim ve sonra ayrılacağız. Kullanabildiğimiz kadar çok asker kullanacağız."
"Ya yaralılar?" dedi. "Çok erken, Somme'ye varamayacaklar."
"Hala silah tutabilen herkes oraya araba ile gönderilecek. Geri kalanlar bizimle yürüyebilir."
Levi ona ters ters baktı ama Erwin'in ifadesi sabit kaldı. Dün geceki yumuşaklıkta eser kalmamıştı.
"Yarın ki brifingde onlara haberi vereceğim. Toparlanaları için bir gün daha izinli olacaklar."
İrlandalı kaptan kıkırdadı. "Sanki bu bir fark yarata-" Erwin'in bakışıyla sustu ve gülümsemesi yüzünden silindi.
Bu sefer Levi, Erwin'in onunla dışarıda buluşmasını beklememesi gerektiğini biliyordu.
-
Erwin, kalabalığın önünde bir sandığın üzerinde duruyordu; kendisine bakan tereddütlü yüzleri incelerken gözleri bir o yana bir bu yana gidip geliyordu. Ayak parmakları, yorgunluktan bayılma ihtimaline karşı yüzeye çıkmaya çalışıyormuş gibi dar çizmelerinin içinde kıvrılmıştı. Çenesi yukarıdaydı, şişmiş yüzünü ovma dürtüsüne direnen elleri ciddiyetle sırtına bastırılmıştı. Gözleri, önünde titremeleri durdurmaya çalışan askerleri saymak için kısılmıştı.
Elli ya da daha fazla.
Gözleri, Levi ve Hange'nin durduğu köşeye gitti. 104. tümenden askere, vatan özlemi çeken yaslı ruhlara dönüştürdükleri öğrencilere şüpheyle baktı .
Kendine karşı dürüst olursa, Erwin biraz etkilenmişti çünkü kaptanına bir grup çocuğu eğitme görevini verdiğinde, bunu gerçekten başaracağını düşünmüyordu. Onları yem olarak kullanmayı planlanmıştı. Utanç ve pişmanlıkla midesi burkuldu ve Erwin bu duyguyu uzaklaştırmak için boğazını temizledi.
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
