"Sizin için komutanın neler yaşadığını hatırlatmama gerek var mı?" dedi Moblit. "Yardımınız için ben de onun kadar minnettarım ama korkarım ona karşı yapılacak herhangi bir hakarete tahammül edemem."
"Moblit." Erwin eliyle oturmasını işaret etti.
"Ne demek istiyor?" dedi Levi hiddetle. Her an patlayabilirdi hem öfke hem de endişe bir zehir gibi damarlarında geziniyordu. Erwin tehlikeyi sezer gibi bakışlarını başka tarafa çevirdi.
"Komutan Dublin'deyken İrlanda ihtilafına karıştı. Savaş bittiğinde anlaşmazlığı çözmek için onlarla İngiliz hükümeti arasında arabuluculuk yapmayı kabul etti. Ama..."
"Ama ne, Moblit?" Levi ısrar etti.
"Lütfen otur." dedi Erwin yumuşak bir sesle ve Moblit kendisine söyleneni yaptı.
"Yıllar önce Almanya'dayken bir şey keşfettim." Erwin doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu. "İngiliz asilzade bir aile, toplu halde silah üretip Alman işadamlarına yasa dışı yollardan satıyordu. Alman hükümetinin yardımıyla Almanya'daki işlerini takip edebildik ve kapatabildik. Ancak İngiltere'deki tedarikçiyi bulamadık." Erwin'in kalın kaşları Levi'a doğru kalktı. "Yolsuzluk, hükümetin derinlerine kök salmıştı ve inanılmaz derecede hızlı büyümüştü. Bunca zamandır bir hiç uğruna savaşa itildik."
"Bize neden söylemedin?"
"Çünkü yapmamasını istedik," diye açıkladı Pixis. "Bunu sadece general ve ben biliyorduk. Sana güvenmediğimizden değil ama bilirsin, ne kadar az bilinirse o kadar iyi."
"Bize söylemeliydin..." diye ısrar etti Hange, hâlâ ikna olmamış görünüyordu. Levi sessizdi.
"Tedarikçiyi bulur bulmaz sana söyleyecektim." diyen Erwin Hange'ye yanıt veriyor olsa da gözlerini özür diler gibi Levi'a dikmişti.
Levi kendine biraz çay koymak için demliğe uzandı. Papatya kokusu, özellikle Erwin'in gizliliği söz konusu olduğunda, her zaman öfkesi için en iyi çare olmuştu.
"Reiss ailesi." dedi Erwin. "Hiçbir zaman doğrudan siyasete karışmamışlar ancak Parlamento üzerinde kontrolleri var."
"Ama nasıl?" Hange, "Kralın bundan haberi var mı?"
İrlandalı kaptan homurdandı. "Kral bir bok bilmiyor."
Erwin ona ters bir bakış attı "Bilmiyor."
"Yüzün bu yüzden mi asık?" Levi'ın sesi artık boğuktu. Sabrı taşmak üzereydi. "Bunun İrlandalılarla ne ilgisi var?"
Erwin çay bardağını masaya bıraktı. "Araştırma yapmak ve daha fazla asker toplamak için Dublin'e gittim. Ama hem devrimci güçler hem de İngiliz sempatizanları arasındaki çapraz ateşe yakalandım. Sonrasında her iki tarafın da Almanya'dan silah kaçırdığını öğrendim."
"Ve tabii ki her boka atlamak zorundaydın. Sensiz eksik kalırlar çünkü." diye homurdandı Levi. Odadaki herkes dediği üzerine ona bakarken Erwin duymamış gibi yaptı. Konuşmasına devam etti.
"İrlanda Devrim Ordusu tarafından desteklenen Kraliyete karşı komplo kurmaktan vatana ihanetle suçlandım. Hapsedildim ve mahkemeye gönderildim" dedi.
"Ne?" Levi'ın kaşları çatıldı.
Hange kahkaha attı. "Bu saçmalık."
"Mike masumiyetimi kanıtlayacak kadar kanıt toplayana kadar bir ay boyunca sorgulanmak üzere hapisteydim. Kanıt eksikliği göz önüne alındığında, gitmeme izin vermekten başka seçenekleri yoktu."
Levi yumruklarını sıkıyordu.Erwin'in neler yaşadığını düşünürken içi titriyordu.
İsimlere ihtiyacım var. O orospu çocuklarına unutamayacakları şeyler yapacağım.
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
