"Yardım!" Ses tarlada yankılandı.
Armin ve Eren, siperlerden inmelerine yardım etmek için askerlerin yanına koştu. Yeterince yakın olduklarında, Ymir'in kanlar içinde sırtındaki ondan daha kötü görünen Petra'yı taşıdığını farkettiler.
"Onu kurtarın..." diye yalvardı Ymir ve Armin'in kollarına yığıldı.
"Hemşire!" diye bağırdı Armin ve Historia'nın Ymir'i kucağına alması bir saniye bile sürmedi.
Hange hemen arkasından koşarak yardım etmeye geldi. Petra'yı kucakladı ve onu ameliyathane olarak kullanılan odaya taşımaya çabaladı. "Çekilin!" Kalabalığın arasından sıyrıldı."Petra benimle kal, bana bak!"
Petra acı içinde inledi ve Hange onun sesini duyunca rahatladı. Hala nefes alıyordu. "Orada öylece durmayın." dedi yüzlerinde dehşetle kendisine bakan Mikasa ve Sasha'ya. "Gidip Historia'ya yardım edin!"
Kızlar söyleneni yaptılar ve Historia'nın Ymir'i içeri getirmesine yardım ettiler. Ymir, ellerini üzerinden çekmeye çalışarak çaresizce bağırıyordu. Görüşü, ağır kan kaybından bulanıklaştığından etrafındaki figürleri ayırt edemiyordu. Kalın kirpiklerinin arasından kendisine bakan hemşirelerin yabancı yüzlerini görebiliyordu. Bir kez daha yabancılar tarafından tutulmanın korkusu ve hüsranıyla ürperdi. Panikledi. Bu yabancı ülkede yok yere ölecekti.
"Ymir." Onu kabusundan çıkarıp yaşadıkları ham gerçekliğe sürükleyen Historia'nın sesiydi
"Historia!" diye haykırdı "Lütfen..."
"Sorun yok." diyerek elini tuttu ve onu susturdu. Ymir boştaki elini omzundaki yaraya bastırmak için getirdi. Birkaç kez kirpiklerini kırpıştırdı. Diğer iki figür Sasha ve Mikasa'ya aitti.
"Kanaması var," dedi Sasha Ymir'i soymaya çalışırken.
"Ymir." dedi Mikasa sakin bir ses tonuyla."İyi olacaksın. Yarana bakmamıza izin ver."
"Hayır." Historia'ya yalvaran gözlerle baktı son bir direnme çabasıyla "Lütfen..."
"Kanamayı durdurmazsak kan kaybından öleceksin." dedi Historia, onun elini tutarak. "Onlara güvenebilirsin."
Diğer ikisi şaşkınlıkla birbirlerine baktılar ama umursamadan başlarını salladılar. "Bize güvenebilirsin." Dediler ve bağlı göğsünü açığa çıkararak onu soymaya başladılar. Mikasa ve Sasha şaşkınlıkla bir an için nefeslerini tuttular ama duraklamadan kana bulanmış kumaşı da kestiler.
"Ne oldu?" Levi onları kontrol etmek için geldi ama Hange onu kovmak için girişe koştu.
"Burada bir kadın var! Çık!" Dedi ve şikayetlerine rağmen Levi'ı kapı dışarı etti.
"Hange." diye seslendi Petra usulca, sesi gıcırdıyordu ve nefesi sığdı. "Bunu kaptana ver, lütfen."
Hange kanlı kağıdı aldı ve zarfı açtı, kelimeleri okurken kaşları endişeyle çatılmıştı.
"Levi!" Dışarı adımını atar atmaz toprak ayaklarının altında yüksek bir sesle sarsıldı. İlk patlamanın bıraktığı dev kraterin etrafında toplanan bir ceset yığınını görür gibi oldu.
Yerden, Levi'ın son hızla hücum eden yüzlerce Alman'a karşı silahını doldurduğunu görebiliyordu.
"Bu orospu çocuğu bombalar neden hala patlamıyor?!" Ölmüş bir askerin arkasından bağırdı Levi.
"Plan başarısız! Geri çekilmeliyiz!" Hange, yanına ulaşmak için dirseklerinin üzerinde süründü. "Dinle, Almanlar stratejimizi keşfetti. Bitti. Pixis'in taburu geri çekildi, sayıca azız."
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
