"O zaman..." Levi tutarlı bir cümle kurmak için bir zavallı girişimde bulundu. "O gün... dedin ki-" İç çekişleri arasında ses titrekti.

Ama Erwin şimdi o gün dediklerini duymak istemiyordu. Tabii ki hatırlıyordu. Ayrıca uzun zamandır ona bakmamaya karar verdiğini de hatırlıyordu. Şu an o konuşma hiç olmamış gibi yapmak en iyisi olacaktı. Ancak ertesi sabah, son umutları başka bir gemide Fransa'ya yelken açtığında ve kalpleri, asker arkadaşları ve düşmüş bayraklarıyla savaş alanındayken, pişman olacaklarını biliyordu.

Erwin bunu biliyordu.

Levi da öyle.

Erwin birilerinin onu sevmesine ve değer vermesine izin verecek kadar bencil olmak istemiyordu. Kimsenin onun kesin ölümünün sefaletiyle yüzleşmesini istemiyordu.

Yine de Levi'ın dudaklarını dudaklarında hissettiği an bunların hiçbiri artık önemli değildi. Sonuçlarını düşünmek istemiyordu. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu.

Bu bir savaş dedi Erwin kendi kendine. Yarın ya da yarından sonraki gün öleceğiz. Değilse, ertesi gün veya bir sonraki gün.

Şimdi umursamanın bir anlamı yoktu. Artık hiçbir şeyin önemi yoktu.

Levi tekrar itiraz edemeden Erwin dudaklarını, yıllar önce ilk kez onu öptüğü zamanki kadar yumuşak ve şefkatli bir şekilde bastırdı.

Levi kollarını tekrar Erwin'in boynuna doladı ve onu masanın üzerine taşımasına izin verdi.

Erwin nazik olamayacak kadar sabırsız bir şekildr Levi'ı masaya bıraktı. Sırtı masaya çarptığında Levi'ın boğazında sessiz bir çığlık öldü. Dudakları bir an olsun ayrılmadı.

Erwin, Levi'ın kemerine uzandı. Bir saniye bile kaybetmedi. Titreyen parmakları Levi'ın pantolonunu ayak bileklerine kadar indirdi ve Levi'ın ereksiyonu midesinin üzerinde serbest bir şekilde zıpladı.

Erwin'in dudakları tekrardan Levi'ın dudaklarıyla birleşirken Levi'ın gömleğinin düğmelerini açtı. İşaret ve orta parmağını çıplak göğsünde bir aşağı bir yukarı sürükledi. Erwin, dokunuşunun altında Levi'ın karın kaslarının gerildiğini hissetti. Dudaklarını Levi'ın omzuna bastırdı. Ağzı açık öpücüklerle göğsüne doğru bir yol çizdi. Sertleşmiş göğüs ucunu dudakları arasına alırken eliyle Levi'ın penisinin başına masaj yaptı.

Levi altında titredi, elleri Erwin'in yüzünü avuçladı. Nefesi Erwin'in her dokunuşuyla daha çok titredi.

Levi kapalı kapının arkasından hafif bir ses duyduğunda gözleri yeni kapanmıştı; Onlara yaklaşan ayak sesleri. Levi'ın gözleri kocaman açıldı.

"Erwin..." diye fısıldadı. Onu durdurmak için bileğini tuttu. "Erwin dur. Biri-"

Ama Erwin hiçbir şey duyamadı. Şehvet bulutu ona nerede olduklarını bile unutturmuştu. Tek duyabildiği Levi'ın kalp atışları ve kulağına karşı yumuşak iniltileriydi.

"Erwin..."

"Şşşt." Erwin boştaki elini Levi'ın dudaklarına bastırdı. "Sessiz olmalıyız." diye fısıldadı kulağına. Levi içinde bir şeylerin eridiğini hissetti. Erwin kulak memesini ısırıp dilini tamamen kulağının üzerinde gezdirirken dudaklarından sessiz bir çığlık kaçmak üzereydi. Levi'ın eli Erwin'i durdurmak için son ve beyhude bir çabayla bileğinde kaldı, ancak Erwin'in dokunuşunun verdiği hisse kolayca teslim oldu.

Erwin Levi'ın elinin gevşediğini görünce onun diğer kıyafetlerini de çıkardı. Levi her zamanki gibi ona uydu ve Erwin'in kendi çizmelerini çözmesine yardım etti. Artık Erwin'in masasında tamamen çıplak yatıyordu. Odanın soğuk havasına aniden maruz kalmasıyla titredi, Erwin'in vücudunun kendi vücuduna karşı verdiği sıcaklığı arzuladı.

1918 •Eruri•Donde viven las historias. Descúbrelo ahora