Kolunu agresif bir şekilde masanın üzerinde getirdi ve Erwin'in üzerinde çalıştığı tüm evrakları yere fırlattı.

Erwin ayağa kalktı, Levi'ı itip duvara yapıştırdı. Levi sırtı duvara çarptığında acıyla homurdandı ve bileklerini Erwin'den kurtarmaya çalıştı.

Ancak o zaman gözleri buluştu.

Dünya aniden etraflarında parçalanıyor gibiydi ve bir an için artık eski bir okulun karanlığında değil de eski gri Londra'daymış gibi hissetti.

Orada sessizce durdular. Derin bir nefesler alırken birbirlerine baktılar. Erwin'in çatık kaşları Levi'ın anlına değene kadar ikisi de başka tarafa bakmayı reddettiler.

Levi'ın gözleri Erwin'in hala menekşe renginde olan şişmiş göz kapağında kısıldı. Acıyı hayal etmeye çalışırken yüzünü buruşturdu ve aniden kendi elini hatırladı.

Sanki aklını okuyabiliyormuş gibi Erwin'in tutuşu gevşedi. Levi'ın kayıp parmağının etrafındaki bandajları görünce gözleri yumuşadı.

Levi iki parmağını Erwin'in alnına, şişmiş göz kapağına hafifçe dokundurdu. Erwin'in berrak gözlerinin görüntüsü karşısında o kadar büyülenmişti ki kendi parmaklarının kesikleri okşamayı bıraktığını Erwin onları öperken farketti.

Levi geri çekildi ve Erwin konuşmak için ağzını açtı ama ağzından tek kelime çıkmadı. Levi'ın gözleri Erwin'in dudaklarına kaydı. Yutkunurken boğazı ağrıyordu, ağzı aniden kurumuştu.

"Erwin..." Başka bir şey söyleyemeden Erwin'in dudakları dudaklarına kapandı.

Çatılmış kaşları Erwin'in alnına karşı yavaşça yumuşarken ikisi de iç geçirdiler. Levi ellerini Erwin'in saçlarına daldırdı. Erwin'in elleriyse çabucak Levi'ın kalçalarını tutuyor ve öpücüğü derinleştirmdk için onu kendine çekiyordu.

Akılları artık yok gibiydi. Bedenleri sanki kendi iradeleri varmışçasına hareket ediyordu.

Levi sırtı duvara çarptığında titredi, Erwin'in vücudundan gelen baskı kasıklarından aşağı yakıcı titreşimler gönderiyordu. Erwin'in kokusu her tarafını kaplıyor, onu boğuyor, sarhoş ediyor ve daha fazlası için açlığını körüklüyordu. Son altı ayın özlemi ise onu işin içinden çıkamaz duruma getirmişti. Erwin'in özleminin de kendisininki kadar olup olmadığımı merak etti ama Erwin'in dizi bacaklarının arasından kayar kaymaz Levi sormasına gerek olmadığını anladı.

Levi bacaklarını hafifçe aralandı ve Erwin'in uyluğunun zonklayan ereksiyonuna yaptığı baskı yüzünden nefes nefese kaldı.

Yükseklik farkı hızla rahatsız edici hale geldi. Levi, Erwin'in dudaklarına uzanırken sadece kısa, dağınık bir an için parmak ucunda durmalıydı ; her ikisi de dudaklarını ayırdıklarında her ikisini de saran tatmin edici olmayan bir his.

Erwin'in elleri Levi'ı kaldırmak için baldırlarını kavradı ve onu duvara yasladı. Levi bacaklarını Erwin'in kalçalarına doladı ve dengesini korumak için kollarını boynuna doladı.

Erwin dudaklarını boynuna bastırınca Levi'ım gözleri otomatik olarak kapandı. Başı hafifçe yana düşerken Erwin'in dudaklarının tenine baskı yapmasına izin verdi. Erwin'in dişlerinin boynuna batması ve ereksiyonunun ona sürtünme hissi Levi'ın boğazından yüksek bir iniltiyi kaçırttı.

Şehvetinin sisinin ortasında, aniden Levi'ın zihninde bir şey parladı. Muharebenin ilk günlerinde duygularının bu savaşta hayatta kalmalarına asla izin vermeyeceğine dair yaptıkları konuşmayı hatırladı.

"Bekle." dedi Levi zayıf çıkan bir sesle. Erwin'i yavaşça iterken gözleri hala kapalıydı, elleri onun sıcaklığına direnemeyecek kadar zayıftı. Ama sanki Erwin onu duyamıyormuş gibi boynundan aşağı öpmeye devam etti. Dudakları Levi'ın tenine söyleyemediği kelimeleri basıyor, elleri onu daha çok kavrıyordu.

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now