•23• Her Şeyi Çalınmış Kız

474 65 96
                                    

Gözlerimi yorgunlukla araladım. Tom dün gece yanımdan gittikten sonra gün aydınlanana kadar uyku tutmamıştı. Sonrasında ise bir kaç saat uyuyabilmiştim, bu yüzden kendimi oldukça ama oldukça bitkin hissediyordum.

Hızlıca ayağa dikildim ve üzerimi değiştirdim. Ruhsal açıdan kendimi oldukça halsiz hissediyordum ama bunun dışarıya yansımaması için özen gösterdim.

Masamda duran bir kaç cilt ürününü kullanıp yüzümün en azından daha canlı durmasını sağlamakla başladım ve sonrasında yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirdim.

Normalde sırıtarak gezen biri değildim ama şu an somurtursam, göz altlarım kendini belli edeceği için bunu yok saydım.

İmaj her şeydi.

Derin bir soluk aldım ve çantamı alıp ortak salona indim, kahvaltının ortalarında olmamız gerekiyordu bu yüzden acele ederek büyük salona ilerledim.

Tahmin ediliği gibi bir çok kişi yemeğini yemiş, büyük salondan çıkıp dersliklere veya koridorlara ilerliyordu.
Salonun boşalmış olması bedenimi geriyor olsada umursamamaya çalışarak masaya oturdum.

Karnımı hızlıca doyurdum. Zaten uykumu alamadığım için iştahım yoktu.

İlk ders sihir tarihiydi. Sabah sabah ve yorgunken kesinlikle bu sıkıcı dersi dinlemek istemiyordum ama sınavlar yaklaşırken, başka şansım yoktu.

Ayrıca son sınıf olduğumuz için tüm profesörlerin gözleri üzerimizdeydi, yani derse girmesem bile fark edilir puan kırılmasına sebep olurdum.

Slytherin ve ölümyiyenler benden zaten yeterince, hatta çok daha fazla nefret ederken biraz daha nefreti üzerime çekmeye niyetim asla yoktu.

Sınıfa girdim ve Tom'un yanını boş bıraktığını gördüm.
"Oturabilir miyim?"

"Yanıma kimseyi oturtmadığıma göre seni bekliyorumdur." Her zaman ki gibi beni tersliyor mu yoksa övüyor mu anlamadığım cümlesine göz devirdim.

Bu bir klasikti.

O bana laf atardı, ben ya ona karşı çıkar kavga ederdim ya da göz devirir ona uyum sağladım. Daha sonra bu döngü tekrar ederdi...

Yanına oturdum ve eşyalarımı yerleştirdim

"Bazen övüyor musun yoksa nefret mi ediyorsun anlamak zor oluyor." Mırıldanırken sırtımı oturduğum yere yaslamıştım.

"Senden nefret ediyor olsam bunu anlardın." Dedi ifadesizce.
Dudaklarımda haylaz bir gülümseme belirdi.

"O halde beni seviyorsun." Dalga geçiyor olsamda yine de onun bu cümleye yüzünü buruşturmasını izlemek eğleceliydi.

"Öyle bir şey söylemedim. Ben kimseyi sevmem."

"Ama birini sevmiyorum diyemiyorsan onu seviyorsundur."

"Hayır, çıkarım vardır." Yanıtı iki dudağımı birbirine bastırmama neden oldu.

"Anladım." Her seferinde beni bozması sinirlerimi bozuyor olsada bunu kendim istemiştim.
Bir ölümyiyen olmayı ve ona itaat etmeyi kendim tercih etmiştim.
Kısacası, şu an bundan şikayet etmeye hakkım yoktu.

Derse başladığımızda ikimiz arasında bir sessizlik vardı. Normalde de çok konuşmayı tercih etmezdik, ancak şu an aramızın gergin olması istemsizce rahatsız ediciydi.

Zil çaldığında hızla eşyalarımı topladım ve sınıftan çıktım.

Bir sonraki derslerde aynı hızla geçip gitti, son dersimden de olağan hızla çıkıp kendimi kalabalık okul koridorlarına attım.

Power - T.M.RWhere stories live. Discover now