•14• Yalanların dansı

692 79 54
                                    

Tom'un arkasından astronomi kulesine ilerliyordum. Yirmi dakika sonra ders başlayacaktı, gereksiz şekilde acele ediyordu ve bende ona yetişmeye çalışıyordum.
Son Gizli buluşmalarının akşamıydı ve bu, bugün ki son dersti.
"Tom..." Dedim merdivenleri tırmanırken. Akşam yemeğini birazcık fazla kaçırmış olmalıydım ki mayışık hissediyordum kendimi. Tom'un seri halleri ise bana oldukça rahatsız edici geliyordu.

"Ne var?" Dedi sertçe.

"Neden bu kadar hızlısın?" Yüzümü buruşturarak bir kaç adım daha attım. Akşam yemeğinden sonra Tom'un peşinden kuyruk misali ayrılmamıştım.

Pekala, ona kızgın olabilirdim ama sinirim zekamı geçemezdi. Onun yanından ayrıldığım an benim yerime gelmek isteyen kişiler Tom'un etrafını sarardı. Biliyordum bu teknik açıdan imkansız sayılırdı ancak işimi riske atmaya gerek var mıydı? Bence hayır, yoktu.

"Neden yavaş olayım?" Diye sorumu soruyla yanıtladı.

"Belki akşamın 10'u olduğu için olabilir?"
Yalan
Saat bana göre oldukça erkendi, bu saatte ödevlerimi yapmaya başlar iki saat içinde bitirir ardından büyü veya kehanetlerle alakalı kitaplar okurdum. Ruh halime göre ansiklopedi de olabiliyordu...

"Bu saatte mi uyuyorsun? Ciddi olamazsın?" Dedi yüzünü buruşturup bana bakarken.
Bazı zamanlar, Beni yargılamaktan zevk aldığını düşünüyordum...

En sonunda nefes nefese kuleye ulaştığımızda boş yerlerden birine oturduk. Elbette etrafımız hemen yalaka ölümyiyenler ile çevrilmişti, sanki ben onlardan biri değildim...
Benim farkım vardı, diye geçirdim içimden.
Tom beni istemişti, beni seçmişti. Ben farklıydım.
Ya da sadece kendimi kandırıyordum.

Zihnimi korumaya aldım ve Tom'un girişini engelledim ardından pekte yalan sayılmayan ama içinde uydurmalarımda olan senaryoyu ona sundum.

"Aslında seninle bir şey konuşmak istiyordum." Alayla gülümsedi.

"Biliyordum. Tuhaf şekilde tüm gün peşimde gezdin, bende ne zaman ötecek diyordum? Dinliyorum." Göz devirmemek için olağanüstü bir çabaya girdikten sonra anlatmaya başladım.

"Bir kaç gündür rüyalar görüyorum." Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Bana değil gökyüzünde ki yıldızlara bakıyordu ama kulağının bende olduğunu biliyordum.
"İhanetle alakalı rüyalar." Cümlemi bitirdiğimde kafası bana döndü. Yalan olmayan kısım buydu, gerçekten geçmişle alakalı rüyalar görüyordum.

Birazdan yalan söyleyecek, onunda bana yalan söylemesini sağlayacaktım.
Yalanların ve doğruların arasında kaybolacaktık...

"Açık ol, anlamıyorum." Anlamıyor musun yoksa işine mi gelmiyor, anlamakta zorlanıyorum.

"Bilmiyorum... Her şey çok karışık. Bir kız var ve kendi kanına ihanet ediyor. Sonra o kız çevresinde ki herkesi sırtından bıçaklıyor, mecazen değil. Gerçekten gidiyor ve sırtlarına bıçak saplıyor. Bu hikaye ve bu rüya bana çok tanıdık geliyor. Sanki... Sanki... İçimde bir yerlerde var. Ve birde bir büyü. Senin cebinden düşürdüğün bir büyü buldum. O büyü kalbimin titremesine sebep oldu, bu normal mi?" Sözlerimi bölmeden dinledi. Son kısmı elbette yalandı.
Ayrıca bunları hiç bir şey bilmiyormuş gibi anlatmam da yalandı. Hemen Ardından cevap verdi ancak şüpheciydi.
Şüphelenmesini bilerek sağlamıştım.

Oyunu kuranın tek o olduğunu mu sanıyordu? Yanılıyordu. O bana yıllar süren bir oyun oynamış olabilirdi ancak bende boş durmamıştım.

"Anlamıyorum. Sadece tesadüf olmalı. Cebimden düşen kağıt demiştin. Mutare Affectus mu bahsettiğin büyü?" Şüpheli şekilde hızlı cevap vermesi teorimş kanıtlıyor. O büyüyü bilerek önüme attı, bilerek ve isteyerek.

Power - T.M.RWhere stories live. Discover now