•7• Araf bölgesi

958 106 52
                                    

Büyük salondayız, etraf sessiz, 3 okul ve yüzlerce öğrenci kadehten çıkacak adları izliyor.
Nefesler tutulmuş.

Ateş aniden püskürdü ve Dippet'ın sesi tüm salonda yankılandı.
"Durmstrang'tan Nicolas Argus!" Alkış tufanını elimde ki suyu içerek izledim, Argus profesörlerin yanına ilerlerken sert bakışları dikkatimi çekmişti...

Cesur olduğunu seziyordum. Belki de fazla cesur. Biraz egoda seziyordum ama bu ego her durmstrang öğrencisinde neredeyse vardı, alkışlar biterken ben Bakışlarını okumaya ve karakteri hakkında çıkarımlar yapmaya devam ettim. Zaafı ne olabilir?
Basit şeyler olamayacak kadar sert bir ruhu vardı hissediyordum.

"Beauxbatons'tan Jolie Gage!" Bu kez salonda bir başka alkış tufanı koptuğunda ortaya gelen kız, Argus'a göre daha neşeliydi. Onun bakışlarından okuyabildiğim tek şeyse hiç şüphesiz hırstı.

Hırsları altında eziliyordu, bu onun hem zaafı hemde gücüydü.
İçimden bir ses bu kızın Tom Riddle'ı zorlayacağı söylüyordu.
Kendinden emin adımları vardı ama ruhunun temiz oluşuda yüzüne vurmuş gibiydi, hırsı onun hislerinin, benliğinin önünde değildi.

Benden bir kaç kişi ötede oturan Tom ile bakışlarımız çok kısa bir süre kesişti. 2 gün geçmişti ama hala konuşma eylemi gerçekleştirmemiştik. İkimizde karşı hamle bekliyorduk ama Tom'un bilmediği şey, benim hamlemi çoktan oynamış olmamdı. Bekliyordum, avını bekleyen sinsi bir yılan gibi bekliyordum.

Eğer Tom günlüğün yokluğunu fark ettiyse beni mutlaka köşeye sıkıştıracak, hesap soracaktı.

Onun adının kupadan çıkmama gibi bir olasılığı yoktu.
O gelmiş geçmiş en güçlü büyücülerden biriydi.

"Ve hogwarts..." Dedi Dippet. Kadehten çıkan son kağıdı eline alırken. Ayağa kalktım ve salonun çıkışına yöneldim, birazdan kopacak kargaşaya hazır değildim. Tom'un zeki, kibar ve gizemli tavırlarından etkilenen herkes tebrik için üşüşecekti arada ezilmek istemiyordum.
Ölümümün Tom'a takıntılı ezik insanların elinden olmasındansa, güce hiç kavuşamadan ölmeyi yeğlerdim.

"Tom Riddle!" Kapıdan çıkmak üzereyken duyduğum ses dudağımın kıvrılmasına neden oldu. Göz ucuyla baktığımda Tom hafifçe sırıtıyordu, hayır bu sevinçten değildi.
Elde edeceği şöhret içindi.

Zafer onun olacaktı, bunu ikimizde biliyorduk.
Nedenini bilmesekte.

Koridorlarda ilerledim, yavaştım. Onun bana yetişmesini bekliyordum.

Onun yaptığı hiç bir hamle tesadüf eseri olmamıştı, onun yaptığı bir bakışın, bir mimiğin bile bir anlamı vardı.
Onun şu ana kadar kaybettiği bir oyun olduğuna inanmak zordu, güçtü.

Onun kaybettiği ilk oyun olmak istiyordum.

Ama yanılıyordum, onu tanıdığımı söylerken bile onun hakkında hiç bir şey bilmiyordum.

Onun neler yapacağını veya yaptığı şeyleri bilip anlamamın tek nedeni ikimizde de olan ortak noktalardı. Hırsımız ve zekamız.

Zindanlara geldiğimde derin bir soluk aldım ve odama gittim. Üzerimi değiştirdim ve Cübbemin cebine minik çalıntıyı attım.

Taş duvarların rutubet kokusuyla tekrardan ortak salona vardığımda şöminenin yanında ki koltuğa attım bedenimi.

"Şimdi de hırsız mı oldun Willow?" Dedi dakikalardır beklediğim ses. Dudaklarıma çarpık bir gülümseme yayılırken ayağa kalktım.

"Günün yıldızı... Çok beklettin." Alaylı sesim her zamankinin aksine onu kızdırdı.

"Bunu sana ödetmeyeceğimi mi sanıyorsun Rachel? Merak ediyorum, sence ben ne zaman bana yapılan bir yanlışı karşılıksız bıraktım? Sen hatırlıyor musun? Ben hatırlamıyorum. Cesaretin aptallığından mı yoksa cürretkârlığından mı emin olamıyorum. Aptallık olamayacak kadar zekisin ama bana karşı çıkamayacağını bilecek kadarda cürretini koruyorsun. Yoksa bana anlattığın ve kanıtlamaya çalıştığın kızın aksine aptal kızın teki misin?" Yine yapıyordu.

Power - T.M.RHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin