•15• Dün, bugün ve yarın

649 70 63
                                    

Bugün olan son dersimden çıkarken hiç olmadığım kadar tedirgindim. Sürekli takip edildiğimi düşünüyor, irkiliyor ve sıçrıyordum.
Göz altlarım çökmüştü, her zaman dış görünüşüme dikkat eden biri olmuştum ama bu sefer dikkat etmemiştim.

Koridorun sonuna ulaştığımda onu gördüm. Sert ve kendinden en adımlarla büyük salona giriyordu. Hızlandım ve peşinden girdim, onun karşısına başkasının oturmasına izin vermeden ben oturdum. Şüpheyle bana baktığında derin bir soluk oldum.

"Çocuğu öldürmek istemiyorum. Başka bir çözüm bulayım..."

"Ama öldüreceksin." Dedi yüzüme bakmadan, tabağına yiyecek koyuyor ve bir yandan ölümyiyenleri süzüyordu. Beni dinlediğinden bile şüpheliydim.

"Ama istemiyorum, hiç önemi yok mu bunun?"

"Yok." Dedi tekrar tabağına dönerken. Tam ağzımı açmıştım ki devam etti.
"Boşuna ağzını yorma, o aileden kimse kalmayacak dediysem kalmayacak. Bitti. Ortak bir çözüm bulmak için kendimi yoracağımı düşünmüyorsun umarım. "

"Tom, Lütfen... Hafızasını sileyim, ne bileyim başka bir şey yapayım?" İçimde kalmış olan son merhamet kırıntılarını çıkartmak için uğraşıyordum.

"Neden bu kadar ısrarcısın?" Dedi sinirle kaşığını bırakırken.

"İstemiyorum çünk-"

"İstemiyor musun yoksa korkuyor musun?" Dedi sözümü keserek.

"O daha çocuk, ned-" tekrar sözümü kesti.

"Onun çocuk olması gerçekten umrunda mı yoksa ihanet etmek mi istiyorsun? İlk görevini yapamayacak mısın? Acınası..."  Gözlerimi yumdum ve elimle alnımı ovuşturdum. Bilerek üstüme geldiğini biliyordum ama yinede istemsizce yutkunmama engel olamadım.

"Kendine güvenmiyorsun anladığım kadarıyla." Dedi uzun sessizliğin ardından. Yüzüne baktım, göz göze geldiğimizde mimiksizce devam etti.
"O halde şöyle bir anlaşma yapalım, sana çok istediğin bir şeyi vereceğim. En azından bir kısmını..." Sonunu fısıldayarak söylemesi kaşlarımı çatmama neden oldu.
"Maalesef karşılıksız bir şey yapmıyorsun. Elimizde bir bozulmaz yemin var ve sana zarar veremiyorum. Aynı şekilde en güçlü ölümyiyen sensin, o halde senin yapmaya aklının yetmeyeceği mantıklı bir anlaşama yapalım." Soru sormuyor, cevabımı merak etmiyordu. Yapacağız diyor ve bencilliğini ortaya koyuyordu. Beni aşağılamayı da ihmal etmiyordu.

"Bana ne verebilirsin?" İstediğim şey güçtü. Onun da bir kısmını vermişti zaten, verdiği güç okul için gayet yeterliydi. Mezun olduktan sonra kontrollü şekilde diğer kısmınıda vereceğini biliyordum. Güçlü olmam onun işine gelirdi. Ancak istediğim bir şey daha vardı, onu elde etmek içinse her fırsatı kullanabilirdim.

Ondan güçsüz ama ordusundan güçlüydüm.
Onun gölgesindeydim ama diğerlerinin önündeydim.

"Dününü, bugününü ve yarınını." Dedi beklemeden.
Yutkundum.
Zafer benimdi.

"Anlamadım, öldüreceğim kişiler o kadar önemli mi?"

"Rachel." Dedi sertçe. "Anlamak istemiyor musun bilmiyorum ancak o aile 12 saat içinde ölmezse ben yok olurum. Bunu kusurusuz şekilde de sadece sen yapabilirsin. Git ve öldür. Arkanda da delil bırakma."

"Kabul ediyorum. Tamam." Dedim hemen. Bana bilmediğimi sandığı geçmişimi verecekti, elbette kabul edecektim.
Oynadığım zavallı kız oyununu burada bitirmenin zamanı gelmişti.

Elbette aptal bir veleti öldürmek zerre umrumda değildi...

"Umarım hata yapmazsın." Dedi kuşkuyla. Ne olursa olsun, kimler ve neler geçerse geçsin o değişmiyordu. Çünkü ben değişmiyordum.
Değişmek istemiyordum ama biliyordum da, Tom Riddle beni değiştirecekti. Olmadığım birine çevirecekti, korkuyor muydum bu değişimden, bende bilmiyordum ama geri de çekilmiyordum. Nereye gidiyoruz veya sonumuz ne olacak onu da bilmiyordum. Her şeyi bildiğimi düşünüyordum bundan bir kaç gün önce ancak her şey değişmiş, düzen yeniden şekillenmişti ve ben, artık hiç bir şeyi bilmediğimin farkındaydım. Kimseye güvenmeye gelmiyor, herkes birbirinin arkasından iş çeviriyordu.
Bu düzende en tepeye nasıl bir günde geldiysem oradan bir günde inmeyecektim.

Power - T.M.RWhere stories live. Discover now