Erwin her gün ölen askerlerin ailelerini bilgilendiren, cesaretlerinden dolayı onları öven ve onurlandıran ve ölümlerinin yasını tutan düzinelerce mektup yazıyordu. Mektup sayısı arttıkça kendine ve mektupta yazdığı şeylere olan inancı giderek azalıyordu.
Hâlâ inandığı tek bir şey vardı. On bin adamın daha hayatına mal olsa da bu savaşa bir son verecekti. Gerekirse kendi de ölürdü.
"Erwin?" Hange'nin sesi düşüncelerini böldü.
Hange, kollarını kavuşturmuş ve ellerini koltuk altlarının altına koymuş, ısınmak için onun yanında duruyordu. Morarmaya başlayan dudakları titriyordu.
"En son ne zaman uyudun?"
"Daha demin."
Başını iki yana salladı. "Gerçekten en son ne zaman uyudun?"
Erwin elini çenesine yaslayıp haritaya eğildi.
"Yedek birliklerin daha fazla siper kazmak için Lys'e taşındığını duydum." Hange'nin eli haritaya gitti ve önündeki haritayı kendine çekti.
Sakin görünüyordu yine de Hange gözlerindeki endişeyi okuyabiliyordu.
"Komutanım!" diye bir ses geldi kapının önünden. Hange ve Erwin döndüklerinde Lynne onlara bakıyordu. "Bir sorunumuz var..."
Kalkıp Lynee'i onları sorunun olduğu yere götürürken takip ettiler. Bir grup asker ellerinde silahları, çember halinde ortaya aldıkları kişilere bağırıyordu.
"Eve gitmemize izin ver!" diye bağırdı bir asker.
"Bu savaş daha ne kadar sürecek?"
"Hepimiz burada öleceğiz!"
Erwin adamlarının yüzlerindeki paniği tahmin edebiliyordu seslerinden.
"Beyler!" diye bağırdı dikkati üstüne çekmek için ama onu duymazdan geldiler. Adamlar daha yüksek sesle bağırmaya başladı ve sayıları daha da arttı.
"Eve gitmemize izin ver!"
"İngiltere'ye geri dönüyoruz!"
Erwin kalabalığın arasına daldı ve dirseklerini bükerek çemberin ortasına doğru ilerledi ve Mike, Nanaba ve ekibinin geri kalanıyla karşılaştı.
"Sessizlik!" diye bağırdı Mike öne doğru bir adım atıp.
"Gitmemize engel olamazsın!" Bir genç süngüsünü ona doğrulttu.
"Sizi piçler.." Silahını doldururken Mike'ın sesi yükseldi.
Erwin Mike'a durması gerektiğini söylemeye çalıştı ama sesi, silahlı ve ateş etmeye hazır sabırsız adamların yaygaraları arasında kayboldu.
Erwin nefesini tuttu. İhtiyaç duydukları son şey bir isyandı ve Mike sadece yangına barutla gidiyordu. Durmayacağını da biliyordu çünkü o Mike idi. Kendi doğruları vardı. Astlarının üstleriyle böyle konuşmasına asla izin vermeyeceğinden emin olacak kadar iyi tanıyordu Mike'ı.
Erwin uzaktan birbirlerine bağırdıklarını gördü ve sözleri kargaşayla birleşti. Sonunda kalabalığı yarıp çemberin ortasında durabildi.
"Yeteri bu kadar! Herkes yerlerine dönsün!” diye bağırdı ve ancak o zaman askerler komutanlarının aralarında olduğunu anladılar.
Aynı genç hala Mike'a doğru tutuyordu süngüsünğ. Parmakları tetiğin üstünde titriyordu. Bir saniye geçmeden silah sesi yankılandı ve kurşun Mike'ın kafasının hemen yanından geçti.
Mike şoku atlatamadan parmağı tetiğe gitti.
Nanaba önüne geçti ve tetiğe basmasına engel oldu. "Bekle-"
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
