20.Bölüm

949 129 81
                                    

Önceki bölüm

Bu sırada Hong Pinggao da tüm olanlardan habersiz ilerlemeye devam ediyordu. Artık şarkı söyleyip dans etmiyordu. Onun yerine oldukça sinirli görünüyordu.
.
.
.
.
.
Bir ayın bitiminde mağaranın sonuna ulaşmıştı. Gerçekten de çıldıracak gibi hissediyordu. Ne bitmek bilmez mağaraydı bu!

-Bu ne ya?! Mağarada mıyım yoksa mariana çurununda mıyım belli değil!?

Mağaranın sonunda küçük bir delik vardı. Hong Pinggao'nun aklına nedense Alice harikalar diyarında gelmişti. Burada ki Alice kendisi oluyordu.

-Hay şansıma...gizem yaşayalım dedik de neler oldu?! Buradan geçebilir miyim ki? Al sana gizem!

Hong Pinggao önce kolunu soktu sonra yavaşça geçmeye başladı. Kalçası biraz zorlasa da sonunda geçmeyi başarmıştı.

Etrafa baktığında...

-Vay be...

Renkli bir dünya hayal etmişti ama ne yazık ki yanlış hikayedeydi. Etrafta sayısız ceset vardı ve her cesedin üstünde de renkli güzel görünen çiçekler açmıştı. Tüm tüyleri ürperdi.

-Al sana harikalar diyarı!

Hong Pinggao, bir cesedin üstüne bastığında irkildi. Adım atacak başka yer yoktu. Oldukça sıkışıktı. Tüm cesetler de kocamandı. Nereden baksan 3 metre varlardı. Daha ilerisinde ise daha büyük cesetler de vardı.

Sanki ceset deniziydi!

Sonu bile görünmüyordu!

Tuhaf bir rüzgar cesetlerin üstünde ki çiçeklerin sallanmasına neden oluyordu. Ortada oldukça ürkütücü bir manzara vardı.

Hong Pinggao, ciddi ve endişeli bir şekilde cesetlerin üstünü aramaya başladı. Yanlarında oldukça küçük kalmıştı. Sadece 1,5 metre felandı.

İlk cesedin üstünden bolca yüzük ve depolama kesesi çıkmıştı. Sahibi öldüğü için hemen birisine kanını akıtıp sahiplendi ve içine baktı. Bol sayıda para, hap, tılsım ve bir çok kitap vardı.

Hapları kokladığında ferahlatıcı bir koku almıştı. Hemen birisini ağzına attı ve bekledi. Hap çözülürken yetişiminin biraz arttığını fark etti.

-Burası gerçekten de harikalar diyarı!!! Zengin oldummm!! Hahahhaha....

-Kimse var mı??

-Kimse var mı??

-Heyyo!!

Hong Pinggao, bir kaç kez seslense de kimseyi göremedi. Bu cesetler ne zamandan beri buradaydı ki? Hepsi de yeni ölmüş gibi görünüyordu.Hatta vücutları bile ılıktı. İyi de buraya nasıl gelmişlerdi ki?

Başka bir giriş mi vardı?

Hong Pinggao, endişeli bir şekilde ilerlemeye devam etti. Cesetlerin üstüne basa basa ilerliyordu. Sonu gelmez gibiydi.

4 metrelik cesetlerden birisinin eşyalarını da aldıktan sonra devam etti. Sırada 5 metrelik olanlar vardı. Gözleri açgözlülükle parlıyordu.

-Benim...hepsi benim!

-Nihahahhaa...

-Elmanın harikalar diyarı!

Kahkahalar eşliğinde ilerlemeye devam etti. Buranın sonunu merak ediyordu. Bir kaç gün sonra 6 metrelik dev gibi insan cesetlerine gelmişti. Belki de gerçekten de devlerdi. Bunu bilemezdi.

Günler geçerken Hong Pinggao da ilerlemeye devam etti. Çoktan kayboluşunun üstünden 2 ay geçmişti. Yaşlılar olayları kontrol altında tutuyorlardı.

The devil's test[BL] {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin