Nişanlandıkları haberi hızla yayıldı ve arkalarından konuşmalar kesildi. Ama bedeni zayıftı ve Nile'ın yatağı onu reddedemeyecek kadar çekici ve tanıdıktı. Her şey karman çorman olmaya başlamıştı. Dayanamıyordu.
"Sen aptal mısın?" diye sormuştu Mike gecenin yarısında onu ofisinde yere çökmüş ağlarken bulduğunda.
"Bir şey yapmamı söyleyen sendin." dedi Erwin yanına oturan Mike'a bakmadan.
"İtibarını korumak için bir kızla evlenmeni söylemedim! Tanrı aşkına, o on sekiz yaşında önünde kocaman bir hayat var." dedi Mike Erwin'e sarılırken. "Ve sen de daha çok küçüksün. Kendine bak. Onu sevmiyorsun bile değil mi?"
"Elbette onu seviyorum. Kendi çıkarım için bir kadının mutluluğunu mahvedecek kadar iğrenç biri miyim?"
"Hayır!" Mike sırtını sıvazladı. Arkadaşının böyle biri olmadığını biliyordu. Mike'ın kaşları, hayran olduğu adamın, hayatı üzerinde hiçbir kontrolü kalmamış korkmuş bir çocuğa dönüşmeye başladığını farketmesiyle çatıldı. Bir dahaki sefere konuştuğunda Mike'ın sesi daha yumuşaktı. "Ne demek istediğimi biliyorsun Erwin..."
"Herkes senin gibi umutsuz bir aşık olmayı göze alamaz Mike." sonra burnunu çekti. "Ben iğrenç biriyim." dedi Erwin başını Mike'ın omzuna bastırıp tekrardan ağlamaya başlarken.
Mike derin bir iç çekip Erwin'in kafasına küçük bir tokat attı. "Tanıdığım en mükemmel ikinci insansın."
Sessizlik oldu. Erwin'in nişan haberini duyduğunda Nile'ın yüzünün aldığı şekli düşününce Mike'ın yüzü buruştu. Bir süre önce, bir barın rahatlığında ve viskiyle yatıştırılan bir sohbette Nile, Mike'a Marie'ye karşı hislerini itiraf etmişti. Onunla ciddileşme, yerleşme, muhtemelen evlenme, bir aile kurma niyetleri hakkında. Yani bu ilişki sarmalı da de iki yüzlü olan tek kişi Erwin değildi.
"Marie nasıl kabul etti?" dedi Mike Erwin'den ayrılırken.
Erwin'in kalın kaşları şaşkınlıkla çatıldı.
"Marie Nile ile görüşüyordu ya?" dedi Mike Erwin'in hatırlaması için ama Erwin'in gözlerindeki hayal kırıklığını görmesiyle yutkundu.
"Bilmiyordun..."
Nile'ın Marie'den etkilendiği kimse için bir sır değildi. Erwin, Nile'ın tek istediğinin hayatında sonsuza kadar kalacak huzurlu bir yuva olduğunu çok iyi biliyordu. Bir eş, mutlu bir ev, düzenli bir hayat. Erwin ona bunu asla veremeyeceğini biliyordu. Neyse ki Erwin bunu yapabilecek doğru kişiyi tanıyordu. Dahası o kişi Nile'ın çok sevdiği biriydi. Erwin'in nişanı atmak için iki kez düşünmesine gerek yoktu.
Ondan sonra her şey daha da kötüye gitti. Marie harap olmuştu, yine de nezaketi Erwin'in bildiği her şeyi aşmıştı, onu kolayca affetmişti. Bu da onun arkadaşı olarak kalmasını, kendini suçluluk duygusuyla yiyip bitirmesine sebep olmuştu.
Bir yıl geçmişti ve Nile ile Erwin birbirlerinden gitgide uzaklaşmışlardı. Erwin'in sağ kolu onlarak gördüğü adamı artık tanıyamıyordu.
Erwin, çavuş olduğu günü hayatındaki çoğu günden daha net hatırlıyordu. Çünkü o gün Nile parmağında bir alyans ve bir istifa mektubu ile ofisine geldi. O gün Erwin'in dünyası başına yıkıldığı gündü.
"Ne demek muhasebe departmanına giriyorsun?" Erwin sesindeki şaşkınlığı, gözlerindeki acıyı gizleyemedi. "İstihbarat departmanı hayalin ne olacak?"
"Üzgünüm dostum," Nile'ın yüzü düzdü, sesi gerçekten özür diler gibiydi. "İlerde karımı ve çocuklarımı kendi başlarına bırakacağımı bilerek hayatımı riske atamam."
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
