Erwin ona tatlı bir gülümsemeyle baktı. O kadar yumuşak ve asil bir ifade ki, Levi bunun neredeyse çıldırtıcı olduğunu düşündü. İçinde bir yerlerde bundan nefret etti. Erwin'in bygülümsemenin ona neler yaptığından haberi yoktu. Erwin'den de onun aptal gülümsemesinden de nefret ediyordu. Çünkü bir şeyi bu kadar çok isteyebileceğini, hatta gururunu isteyerek bir kenara bırakacak kadar isteyeceğini hiç düşünmemişti. Erwin isterse orada üstüne atlayabilir, kıyafetlerini parçalarcasına çıkarabilirdi. Levi bunu yapma isteğine karşı direndi.

Erwin bir şeyler yapmalıydı, Levi yanlış bir şey yapmadan önce. Çünkü kendini daha fazla tutabileceğinden artık emin değildi. Ama Erwin hareketsiz kalmaya devam etti.

Sanki gökler onu duymuş gibi, su ısıtıcısı yüksek sesle ıslık çalarak hem Levi'ı hem de Erwin'i dünyaya döndürdü. Erwin yavaşça ondan uzaklaştı.

"Alacak mısın?" dedi Erwin, suyun metale karşı huzursuzca çarpmasının sesleri ve buhar odayı doldururken.

"Evet." Levi sobaya doğru koştu. Gömleği terden sırtına yapışmıştı ama buharda dolayı değildi.

Fincanlara çayı doldururken çay yapraklarının kokusuyla içi ferahladı. Aklının tekrardan yerine oturduğunu hissetti. Çay fincanlarını eline alıp masaya döndü.

"Tatil için Hange ile gideceğini düşünmüştüm." Çay fincanlarını masaya koydu.

"Evde kalıp dinlemem gerek." dedi Erwin fincanını eline aldı. "Şu anda trene binebileceğimi sanmıyorum."

"Kesinlikle dinlemelisin." Levi, gözlerinin altındaki koyu halkaları işaret etti. "Yani Noel arifesini Mike ve diğerleri ile mi geçireceksin?"

Erwin çayını yudumlamadan önce başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Hepsi ailelerini ziyaret etmek için şehir dışında olacaklar."

Levi utançla bakışlarını indirdi. Tabii ki Erwin'in tatil için gideceği Hange'nin annesi dışında kimsesi yoktu, bunu daha önce nasıl düşünememişti? Levi elindeki fincanla bir süre oynadı ve konuşmaya karar verene kadar tabağın etrafında döndürdü. "Eh, her zaman bize uğrayabilirsin... Sadece Furlan, Isabel ve ben olacağız..."

Erwin hafifçe gülümsedi. "Teşekkür ederim, çok naziksin. Ama yatağımda yorganın altına girip hayatımı sorgulayacağım."

Levi başını salladı. "Sadece teklifti zorlama yok." dedi fincanındaki çaydan bir yudum aldı. "Ama fikrini değiştirirsen bizi nerede bulacağını biliyorsun."

"Çay için teşekkür ederim. " dedi ve ayağa kalktı Erwin. "Yarın görüşürüz. İyi geceler dilerim."

Levi başını salladı. "İyi geceler." dedi ve Erwin gittikten sonra gözleri kapıda oyalandı, dirseklerini masaya yaslayıp ve dudaklarını büzdü. Kafasında milyonlarca düşünce cirit atıyordu. Göğsünün içindeki her şey solmuştu. Erwin ve onun yaptığı her neyse, işe yarıyordu. Erwin'in muhtemelen daha akıllı olduğu için işte mesafesini korumaya çalıştığını kendine söyleyip kendini teselli etti. Bu duvarların koruyuculuğu içindeki en ufak bir yakınlıkla yetinmek zorundaysa yetinirdi.

"Yarın başka bir gün." dedi kendi kendine.

-

Erwin dairesinin oturma odasına geldiğinde kendini kanepeye attı. Vücudunun her yeri ağrıyor ve zonkluyordu. Kafasını mutfağa çevirdi ve sabahtan kalma onu bekleyen bulaşıklarla göz göze geldi. Derin bir of çekerek başını yastığa gömdü.

Botlarını çıkardı ve sehpanın üzerindeki kitabına uzandı. Kitabım neresinde kaldığını hatırlamak için ilk birkaç satırı yeniden okudu. Bir kelimeyi dahi anlamadan aynı paragrafı tekrar tekrar okudu. Onuncu kez okuyuşundan sonra denemeyi bıraktı ve kitabı yüzüne öylece bıraktı. En azından uyuyabileceğini umarak gözlerini kapadı ve ellerini karnının üzerinde birleştirdi. Ama beyninin onun için başka planları vardı.

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now