"Yani...Bana ne olduğunu anlatacak mısın?" dedi.

"Neyden bahsettiğini bilmiyorum." Erwin'in kaşları kalktı ve yüzü kendini her rahatsız hissettiğinde olduğu gibi kırıştı.

Hange iç çekti. "Erwin, eğer konu yine Nile ile ilgiliyse-"

"Onunla alakası yok." Bitirmesine izin vermeden sert bir sesle onu durdurdu. "Şimdi izin verirsen yapacak işlerim var."

"O, o değil, anlıyor musun?" dedi Hange yüzündeki acımayı saklamadan. "Nile bizi terk etti diye, Levi da bizi terke-"

"Hange. Yeterli." Erwin otoriter sesini, 'kaptan' sesini kullandı. "Bundan bir daha bahsetmeyeceğine söz verdin."

"İyi." Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Ama bir şeyle yüzleşmek istemediğin her an kendini işle boğamazsın."

Erwin alaycı bir şekilde gülümsedi. "Bunu sonsuza kadar yapabilirim."

Hange kapıya doğru hareket etmeden önce başını salladı, çıkmadan hemen önce durdu.

"Gelmeyeceğine emin misin? Annem çok üzülecek. Onu nasıl teselli edebilirim?"

"Eminim bir Noel'i daha bensiz atlatacaktır. Ayrıca şimdi damadı da yanında olacak." Hange gözlerini kısıp ona bakarken güldü.

"Bir daha şakasını yap da bu yaşayacağın son noel arifesi olsun."

"Erwin Hange'nin annesinin ateşin yanında oturmuş, taze pişmiş çörekleri onlara zorla yedirdiğini hayal etti. Buraya gelmeden önce küçükken onlarla sayısız tatil geçirmişti. "Saygılarımı ilet ve lütfen ona aldığım hediyeyi vermeyi unutma."

Hange hafifçe gülümsedi. "Mutlu Noeller." ve odadan çıktı.

Odaya sessizlik çöktü ve Erwin, her şeyin kontrolünün kendisinde olduğu mahremiyetinin kalın duvarlarının rahatlığı arasında yeniden normal bir şekilde nefes alabildiğini hissetti. Sırtını sandalyesine yasladı, alnını ovuşturdu. Artık ışıksızlıktan gözleri kısılmıştı, bu vücudundan eve gitme zamanının geldiğini bildiren bir yardım çağrısıydı.

-

Yerel pazardaki kalabalığın arasında Levi, elleri süs eşyaları ve mutfak eşyalarıyla dolu kutularla dolu kutularla eve yürümeye başladı. Bir süre sonra yürümekten ve kutuların ağırlığından dolayı yürümekten vazgeçti ve taksi aramaya başladı.

Sonunda bir taksi onun için durduğunda, Levi güçlükle içeri girerken küfretti ve kutuları koltuğa bıraktı. Erwin'i bu çok uygunsuz anda bir aptal gibi davranmaya karar verdiği için tekrardan hakaretlere boğdu içinden. Kesinlikle en yakın zamanda araba kullanmayı öğrenmeliydi.

Levi taksi evinin önünde durunca şoföre ücreti uzattı. Kutuları tekrardan kucaklayıp eve doğru yürüdü. Kapıya gelince anahtarın cebinde olduğunu hatırlamasıyla cebine küçük bir bakış attı. Küfür etmemek için dişlerini sıktı, kutu kulesini çenesi ve sol bedeninin yarısıyla tutmaya çalışırken anahtarlarını cebinden çıkarmaya çalıştı.

"Levi?"

Arkasından gelenin Erwin'in sesi olduğunu anlaması için arkasına dönmesine gerek yoktu.

"Yardıma ihtiyacın var mı?"

"Hayır ben iyiyim." Levi Erwin'in çoktan arkasında olduğunu hissetmeden önce homurdandı.

"İşte" dedi Erwin, elini Levi'ın cebine sokarken. "Anahtarları alayım."

"Yardıma ihtiyacım yok dedi-"

O itirazını bitiremeden Erwin kapıyı onun için açmış ve birkaç kutuyu ondan alıp apartmandan içeri girmişti bile.

"Oi, içeri girebileceğini kim söyledi?" Levi merdivenlerden yukarı onu takip etti ve dairesinin kapısının önünde durdu.

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now