İngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
"Hayır!" Dedi Levi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.
"Levi, bu bir emirdir."
Levi emriyle anında dondu. Sinirle ona döndü ve ateş saçan gözlerle ona baktı. "Bunu yapamazsın."
"Ne yazık. Az önce yaptım." Erwin dudaklarını büktü ve Levi'ın gözleri onun ağzından çıkan kendi sözlerinin sesiyle kısıldı.
"Senden nefret ediyorum."
"Arabaya bin. Şimdi." dedi Erwin arabaya binmeden hemen önce.
Levi ona hakaretler mırıldanarak ve kapıyı çarparak arabaya girdi.
"Nereye?" Erwin arabayı tekrar çalıştırdı.
"King's Cross İstasyonu."
"Isabel ve Furlan erken mi geliyor?"
Levi kollarını göğsünde kavuşturdu ve konuşmayı reddederek dışarıya baktı.
Dayanılmaz bir sessizlik eşiğinde istasyona doğru yollarına devam ettiler. Zadece sokaklardaki karın üzerinde kayan lastiklerin sesi duyuluyordu. Erwin'in daha dikkatli sürmesi gerekiyordu, bu da sessizliği daha da uzun ve dayanılmaz hale getirdi.
"Hey, Sherlock, dönüşü kaçırdın." dedi Levi Erwin'in istasyonun önünden geçmesini izlerken ve Levi komik olmak istemese de Erwin güldü.
"Neden gülüyorsun?" diye sordu şaşkın ve sinirli bir yüz ifadesiyle Levi.
"Çünkü bu referansı anladım." Muzaffer bir şekilde gülümsedi ve Levi gözlerini kaçırıp başını salladı.
"Neden burada durduj?" diye sordu Levi durdukları parka bakarken. Geçen gece geldikleri parkın bu olduğunu anlaması biraz zaman aldı, kar onu zar zor tanınabilir hale getirmişti.
Erwin sokağın kenarına, kapının hemen önüne park etti ve motoru durdurdu. Arabanın içinde yine ölüm sessizliği yankılandı ve Levi huzursuzlukla kıpırdandı.
"Eğer bir şey söylemeyeceksen ben gidiyorum." dedi ve elini kapının koluna koydu.
"Bekle." Erwin o kapıyı açmadan hemen önce bileğini yakaladı. Levi yavaşça elini indirdi ve sırtını tekrar koltuğa dayadı. Erwin elini bırakmadı.
"Son zamanlarda sana karşı ihmalkar bir davranış sergilemiş olabilirim." Erwin resmi bir sesle söyledi. Levi, onun gereksiz yere adeta resmi bir konuşmanın başını andıran cümlesine kendi kendine sinirli bir şekilde sırıttı yine de dinlemeye devam etti.
"Devam et..." dedi Levi.
"Çok özür dilerim..." Erwin devam etmeden önce derin bir nefes almak için durakladı ve sert bir sesle devam etti."...Ama öylece ofisime gelip... bunu yapamazsın..."
Levi onun berbat özrüne ironik bir şekilde güldü.
"Neyi yapmam?" Levi agresif bir şekilde hırladı. "Sikini emmemden mi bahsediyorsun? Söyle gitsin."
"Levi..." Erwin eliyle Levi'ın ağzını kapatmaya çalıştı ama Levi anında onu itti.
"Ne? Orada buna aldırmıyor gibiydin. Noldu şimdi utandın mı?"
Erwin sinirli bir şekilde içini çekti, alnını direksiyona dayadı. "Bir saniyeliğine bile olsa işleri zorlaştırmayı keser misin?"
"Ben mi?" Levi kaşlarını çattı. "Bütün bu gereksiz dramaya neden olan ben değilim sensin."
"Her şeyi anlatmak o kadar basit değil." diye homurdandı Erwin.
"Sorununun ne olduğunu bana söyleseydin olabilirdi."
"Özür dilerim!" Erwin başını direksiyondan kaldırdı ve neredeyse bıkkınlık içinde bağırdı.
Levi homurdandı ve dışarı baktı. "Aynı şeyi yapmaya devam edeceksen, özürlerinin hiçbir anlamı yok."
Erwin alt dudağını dişledi. "Biliyorum...Özür dilerim."
Levi sesindeki pişmanlığı duyabiliyordu ve kalbinin yumuşadığını hissetti.
"İyi. Bozuk plak gibi aynı şeyi tekrar etmeyi kes." dedi pencereden dışarı bakmaya devam ederken. "Ne yaptığını anlamıyorum. Kafamı karıştırıyorsun. En azından iş yerinde bu kadar tuhaf davranmayı bırak."
Erwin'in direksiyonu tutuşu sıkılaştı. "Senin yanındayken mesafemi korumak benim için çok zor." diye itiraf etti. "Sen yanımdayken kontrolümü kaybettiğimi hissediyorum, her açıdan.
Levi'nin kalbi tekledi. Gülümsemesini gizlemek için kafasını indirdi. Arabanın içindeki hava yoğunlaştı ve Levi göğsünün sıkıştığını hissetti. İçeri hava girmesi için pencereyi açmak adına elini hareket ettirdi ama Erwin ondan önce davranıp elini ellerinin arasına aldı. Parmaklarına küçük öpücükler bıraktı.
Levi, Erwin'in dudaklarının beklenmedik sıcaklığı karşısında irkildi ancak hiçbir şey söylemedi. Levi'ın şaşırmış haline Erwin kıkırdamadan edemedi.
"Komik olan ne?" dedi Levi homurdanarak.
"Hiçbir şey, sadece..." Erwin dudağını ısırdı, Levi'ın ofisinde dizlerinin üstüne çökerken gözünü kırpmaması ama şimdi minik bir öpücüğe aşırı tepki vermesine garipti. Başını salladı ve bu düşünceyi kendisine saklamanın en iyisi olduğuna karar verdi. "Boşver... Gidelim mi? Arkadaşların bekliyor olmalı."
Erwin motoru yeniden çalıştırır çalıştırmaz, Levi'ın elini bacağında hissetti. Dönüp ona baktı ama Levi'ın bakışları pencereden dışarı sabitlenmişti.
Erwin elini Levi'ın elinin üstüne kaydırıp elini tuttu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bölüm boyu evde Erwin'e kızıp sonra affettiğim için annemden yazan sensin azarı yedim... Ama haklı bakın kısaca özetliyorum hemen;
ErwinLevi'ı görmezden gelir: depresyona girmiş şekilde tavanlabakışırım +arada erwine sesli bir şekilde beddua
ErwinLevi'ı mutfakta sıkıştırır: mal gibi evin içinde koşturup No Control eşliğinde dans ederim
Erwin ve Mike sahnesini yazıyorumdur: Televizyondan kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde açıp yasa girerim
Erwin yine Levi'ı görmezden gelir: Homurdanarak evde gezinip agresif hareketlerim eşliğinde çay yaparım
Sizce bu kadın haksız mı ggşjcpjcpjd bal gibi haklı kızmakta üzgünüm anacım
Neyse bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir. Hiç yazım hataları kısmına girmiyorum beni artık biliyorsunuz hiç kontrol etmeden salıyorum... Halledicez bu sorunu.