Erwin'in gözleri şokla açıldı. İtiraz etmek için ağzını açtı ama sözleri Levi'ın dudaklarında kayboldu. Erwin onu öpmekte olan Levi'a karşılık verdi. Zaten dudakları bütün gün Levi'ın dudaklarının hayalet hissiyle meşgul kalmıştı. Ve bu sefer dilleri alkolün rahatsız edici tadından, ertesi gün pişman olacakları küçük kelimelerden uzak bir şekilde buluştu. Bu sefer hiçbir mazeretleri yoktu.

Levi'ın elleri öpücüğü derinleştirmek için Erwin'i ensesinden çekip kendine bastırdı. Bu Erwin'i nefessiz bıraktı; Erwin'in tırnakları, Levi'ın derisini çizmemek için büyük bir çaba göstererek koltuğun kollarındaki kadifeye bastırıldı. Levi huzursuzca kalçalarını haraket ettirdi ve Erwin kendi vücudunun tüm kontrolünü kaybettiğini hissetti. Elleri sanki kendilerine ait bir beyinleri varmış gibi aşağı doğru kaydı ve onu daha da yakınlaştırmak için Levi'ın kalçasını kavradı. Parmakları Levi'ın pantolonunun boşluğuna girerek onun ağzının içinde inlediğini hissedene kadar kalçalarını sıktı. Levi'ın başı nefes almak için geriye düşmüştü ve boynu adeta Erwin'i davet ediyordu. Erwin bu daveti hiç düşünmeden çenesini ısırarak kabul etti. Erwin'in titrek nefesi Levi'ın boynunu gıdıkladı. Levi kasıklarına doğru pompalanan ilk kan akışını hissetti. Kanı yeniden kaynadı, bu sefer öfkeden değildi arzudandı.

Ofisinde tek başına onları böyle hayal ettiği tüm zamanlar aklından geçti. Elleri Erwin'in yüzünde geziniyor, yeni baş göstermiş sakallarını okşuyordu. Levi, bu düşüncenin Erwin'in aklından da aynı hevesle geçip geçmediğini merak etmekten kendini alamadı.

Levi bir an için geri çekildi, Erwin'in kucağından kalktı, onun telaşlı yüzüne uzaktan hayran hayran baktı. Kusursuz altın rengi saçları darmadağın olmuş, verdiği sık nefesler yüzünden yukarı aşağı hareket ediyordu.

"Sen delirdin mi?" dedi Erwin hâlâ nefes nefeseydi.

Sanki onu duyamıyormuş gibi Levi dizlerinin üstüne çöküp elleriyle Erwin'in kemerini aradı. Gözlerini Erwin'in gözlerinden ayırmadan kemerini çözdü. Erwin'in gözlerinin rengi Levi'ın alıştığı sakin okyanus mavisi gibi değildi artık arzuyla kararmış bir fırtınanın kraliyet mavisine dönüşmüştü.

Levi göz temasını bozmadan devam etti. Elleri Erwin'in pantolonunu dizlerine kadar çektiğinde ve Erwin'in penisi yüzüne karşı serbest bir şekilde sektiğinde bile. Gözlerinin içine bakarak onu ağzına aldı. Dilini ucunda döndürdü.

"Levi-" Erwin yüksek sesle nefesini tuttu, neredeyse sözleriyle boğulacaktı. Koltuğa daha da gömüldü, bacakları artık ağırlığını taşıyamayacak kadar zayıftı. Gözleri odanın bir ucundan diğer ucuna gidip odaklanacak bir şey aradı, ta ki bakışları masasına takılana kadar. Eli anında babasının resmine gitti ve çerçeveyi aşağıya bakacak şekilde masaya kapattı.

Gözleri daha sonra Levi'ın kafasının yavaş hareketlerle yukarı ve aşağı hareketini izlemek için aşağı doğru gezindi, Levi'ın kararmış gözleri hala üzerindeydi ve Erwin penisinin Levi'ın ağzında tamamen kaybolmasını, omurgasından aşağı bir ürperti aktığını hissederken izledi.

"Tanrım... Levi-" planladığından daha yüksek sesle nefes aldı, parmakları Levi'ın saçlarını sertçe kavradı. Kalçalarını kaldırmak için topuklarının üzeride durdu ve Levi'ın ağzına daha derin girerken yüksek sesle inledi.

Erwin, Levi'ın ağzının sıcaklığına tamamen dalmak için gözlerini kapattı. Nefesini tutarken kaşları çatıldı ve ağzı sessiz bir inilti ile açıldı. Kasıklarından aşağı bir uyuşma hissi hızla yayıldı ve elinin biri zevkin çok çabuk sona ermesinden korkarak onu durdurmak için zayıf bir çabayla Levi'ın omzunu kavradı.

Levi, Erwin'in vücudunu dinledi, adımlarını nefeslerine denk gelecek şekilde hızlandırdı; Levi'ın dudakları ve yanakları kıpkırmızıydı. Parmaklarını Erwin'in uyluklarının derisine gömdü.

1918 •Eruri•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin