Bir kova su getirdi ve tüm eşyaları çıkarmak için masaya doğru ilerledi ancak masayı sildikten sonra eşyaları Erwin'in organize ettiğinden tamamen farklı bir şekilde geri yerleştirdi. Hatta bazı eşyaları odanın bir tarafından diğerine taşıdı, duvarlardaki resimlerin pozisyonunu değiştirdi ve masayı odanın diğer tarafına sürükledi. Erwin'in babasının portesine bakmak için kitaplığa uğradı. Daha yakından incelemek için çerçeveyi dikkatlice tuttu ve odanın silinmiş ve tozsuz olan tek eşyası olduğunu fark etti. Erwin'in, babasının resmine bakan yüzünü düşününce yüzünde yumuşak bir gülümseme belirdi. Onu kitaplıktan alıp masanın üzerine koydu.

Odayı temizlemeyi ve yeniden düzenlemeyi bitirdiğinde öfkesi neredeyse unutulma noktasına gelmişti. Ama Erwin'le konuşana kadar o odadan çıkmayacaktı. Kararlı bir şekilde kütüphaneden bir kitap aldı ve Erwin dönene kadar zihnini meşgul etmek için koltuğa oturdu.

Levi kitaba o kadar dalmıştı ki Erwin kapıdan girdiğinde fark etmedi.

"Levi?" dedi Erwin kibarca ofisindeki ciddi değişiklikler yüzünden kafası karışmış görünüyordu.

Levi sırtı ona dönük oturmaya devam etti ve onun masasına geçmesini bekledi. Erwin yutkundu odanın gerici atmosferi onu germeye başlarken ve masasına yürüdü. Levi, oturana kadar gözleriyle onu takip etti. Erwin bakışlarından kaçınırken kanı yeniden kaynadı.

"Bu sabah çok erken geldiğimden dolayı biraz temizlik yaptım." Levi'ın sesi sert ve alaycıydı. "Umarım sorun etmezsin."

Erwin kaşlarını kaldırdı, masasının üzerindeki dosyasına dönerek tüy kaleminin ve mürekkebinin nereye gittiğini anlamaya çalıştı. "Teşekkür ederim." dedi kayıtsızca.

Ama Levi'ın istediği cevap bu değildi. Masanın üstünden atlamamak ve yüzüne yumruk atmamak için derin bir nefes aldı. Sonra elindeki kitabı Erwin'in dosyalarının üzerine attı ve yüksek sesle zıplamasına neden oldu.

"Siktir git Erwin." Erwin'in yüzüne kinki bir şekilde baktı ve doğruca kapıya yürüdü.

"Levi-" Erwin'in sesiyke Levi'ın eli kapı tokmağında dondu, eli tereddütle sallanana kadar tutuşu sıkılaştı. Şimdi giderse yarın her şey eskisi gibi olacaktı. Ve sonraki gün ve ondan sonraki günde. Erwin ondan kaçmaya devam edecekti. Erwin'i konuşması için zorlaması gerekeceğini hissetti. Erwin'in sınırlarını zorlamayı bilen biri varsa, o da kendisiydi.

Derin bir nefes daha aldıktan sonra, Levi'ın eli kapı kolundan uzaklaştı ve kapıyı kilitlemek için anahtara doğru indi. Kapıyı kitledikten sonra kalbi kulaklarında atarken ve damarlarında akan adrenalinle hızlı ve kararlı adımlarla Erwin'e doğru yürümeye başladı.

Erwin'in gözleri, Levi'ın ona doğru geldiğini bildiren botlarının yüksek sesiyle yukarı kaydı. Levi'ın yüzü kıpkırmızıydı, nefesi hızlıydı. Erwin onun durmasını bekledi ama durmayacağını görünce, Erwin endişeyle sandalyesine daha da gömüldü.

"Levi sen ne-"

Erwin cümlesini tamamlayamayan Levi sandalyeyi geriye tekmeledi ve sandalye geriye doğru sallanırken ön ayakları yerden hafifçe kalktı ve neredeyse Erwin'i yere devirdi. Şaşkınlıkla Levi'a bakarken Erwin'in elleri sandalyenin kollarında titriyordu.

Levi öfkeliydi. Öfkesinin çoğu Erwin'e değil kendisineydi. Çünkü Erwin'i böyle gördükten sonra ona yakın olmaktan başka bir şey yapamıyor, söyleyemiyordu.

Levi, hızlıca Erwin'in kucağına oturdu ve onu daha da yakınlaştırmak için gömleğini çekiştirdi. Bacaklarını Erwin'in kalçasının iki yanına kaydırdığında bir saniye bile geçmemişti.

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now