Levi, Mike'ın sesini duymasıyla nerede olduklarını hatırladı.
"Peki! Tost zamanı! Erwin, ne yapacağını biliyorsun."
Mike onlara döndü ve Erwin'in gülerek Levi'a bir şeyler fısıldadığını görünce gülümsemesi çabucak soldu.
"Erwin..." Mike yüksek sesle boğazını temizledikten sonra seslendi. Herkes sessizce onları izliyor, Erwin'in farketmesini bekliyorlardı.
Ama Erwin aynı anda birden fazla şeye odaklanamayacak kadar sarhoştu. Ve şu an odaklanmayı tercih ettiği şey Levi idi. Levi ne dediği anlaşılmayan Erwin'in dikkatini şu an bulundukları duruma çekmek için masanın altından tekme attı. Erwin ancak böyle herkesin ona baktığını farketti.
"Ne?" dedi yüzündeki kocaman gülümsemeyle Mike'a bakarak. Yanakları duvarlardaki ökse otları kadar kırmızıydı.
Mike sinirli bir şekilde içini çekti sonra ayağa kalkıp yanında durdu.
"Pekala, sanırım biraz hava alman gerek koca bebek. Benimle gel." Dedi ve onu kolundan tutarak çekti.
"Ama dışarı çok soğuk!"
Masadakiler şaşkın bakışlarla kaptanlarının bir çocuk gibi itiraz ederken dışarı sürüklenişini izlediler.
Levi gülümsemesini saklamak için elini alnına götürdü. Sonra konuşan ekip arkadaşlarına baktı. Hepsi kendi alemindeydi. Moblit bardağı ile oynarken onun gibi etrafı, daha çok Hange'yi, izliyordu. Rico yanındaki Ian'ın susması için ağzını kapatıyordu. Nanaba, Rico ve Ian'a gülüyordu.
"Ee Levi. " dedi Hange Levi'ın ona baktığını farkedince "Yeni evin nasıl? Taşınmayı bitirdin mi?"
"Evet ama ev tam olarak hazır değil. Almam gereken birkaç şey var. İki tane şilte gibi. Ama çok aceleye gerek yok. Furlan ve Isabel'in gelmesine daha bir haftam var."
"Oh hayır! Bu sefer onları göremeyeceğim." İç çekti ve Moblit'e baktı."Gelecek hafta annemi görmeye gidiyorum."
"Ben de yarın." Dedi Nanaba aniden aklına bir şey gelmiş gibi ayağa kalktı. "Eh, güzel bir akşam oldu ama aynı zamanda uzun bir hafta oldu. Yarın yola çıkmam gerek. Bu yüzden şimdi eve gitmeliyim. Herkese iyi geceler. Hediyeler için teşekkürler, hepsi çok güzel."
"Ben de seninle geleceğim." dedi Rico ve çevredekilerin çoğu da gitmeye hazırlanmaya başladı.
"Ben de." dedi Moblit, ceketini çoktan giymişti. "Hange geliyor musun?"
Hange başını iki yaba salladı. Kafasını biradan ayırdı. Hıçkırıkların arasında nefes almak için nefesi keserek, "Sen git." dedi.
"Emin misin?" Orada onun yanında ayakta kaldı, Hange'yi bu halde yalnız bırakmak istemiyor gibi görünüyordu. "Bu halde karargaha nasıl döneceksin?"
"Moblit..." Hange kafasını kaldırıp ona gülümsedi. "Çok tatlısın. Ama ben yetişkin biriyim. Başımın çaresine bakabilirim."
Moblit derin bir nefes aldı ve gözleri Levi'a kaydı. Yalvarır gibi Levi'a baktı. Levi başını hafifçe sallarken Moblit gülümsedi ve eliyle Hange'nin omzuna dokunup gitti.
O sırada Erwin ve Mike dışardan gelmiş masaya oturmuşlardı bile.
"Sence farkında mı?" Moblit gittikten sonra Erwin, Levi'a fısıldadı.
"Kesinlikle hiçbir fikri yok." homurdandı. "Bir insan nasıl hem bu kadar zeki hem de bu kadar aptal olabilir? Adama bak. Sefil halde "
"Eh, aşk böyle görünür." dedi Erwin hafif bir gülümsemeyle ama Levi onun gözlerindeki hüznü görebiliyordu. "Zaman zaman mutsuz olmak da bunun bir parçası, ne yazık ki."
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
