"Pek olmadığını biliyorum... Ama düşündüm ki... Evini yeni aldın ve mutfak için bir şeyler alıyorsun-"
"Erwin...Teşekkür ederim." Levi daha sözünü bitirmeden dudakları sıcak ve utangaç bir gülümsemeyle kıvrıldı ve Erwin, Levi'ın nadiren böyle olduğunu bildiği için gülümsemesine engel olamadı.
Yanlarındaki Mike ve Nanaba birbirlerine baktılar. Onlara göz devirdiler. Onları kızdırmak için bir şey diyemeden kapının açıldığını duydular.
"Ah bak, aşk kuşları bizi varlıklarıyla onurlandırmaya karar verdiler." dedi Nanaba gülerek ve tüm masa Hange ve Moblit'in olduğu tarafa döndü.
Hange bıkkınlıkla dilini şaklattı. "Nanaba sana söyledim. Biz gerçekten beraber değiliz. Sadece annem için rol yapıyoruz." dedi Levi'ın karşısına otururken.
"Evet." dedi Moblit zoraki bir gülümsemeyle "Laboratuvarda meşguldük, bir şey üzerinde çalışıyorduk." Levi'ın gözü Moblit'in yamuk ve bir düğmesi açık yakasına kaydı. Yanında oturan adama dönüp fısıldadı.
"Önce yakanı düzelt sonra yalan söyle. Beceriksiz herif."
Moblit gözleri büyürken hızlıca düğmesini ilikledi ve yakasını düzeltti. Kızarmış yüzünü masaya gömdü. "Yok olmak istiyorum!" diye iç çekti ama tek duyan Levi oldu.
"Dur tahmin edeyim, ilginç bir küçük 'deney' yüzünden geç kaldınız. " Mike, Moblit'in kafasını masaya gömmeye çalışmasını izlerken kıkırdadı.
Hange'nin gözleri Erwin'i aradı ve Erwin gözlerini kaçınırken gözleri şüpheyle kısıldı. (Gözlerimin gözlediği yolları gözlerin gözleseydi gözlerinle gözlerim göz göze gelirdi güzel gözlüm.)
"İşte." dedi Levi, Hange'e küçük hediyeyi fırlatırlrn. "Sana aldım. Bu arada çay için teşekkürler."
"Hey!" dedi kendisine atılan paketi zar zor yakalarken. Paketine küçük bir bakış attıktan sonra hızlıca açtı. "Kitap?"
Hange daha iyi görebilmek için gözlüklerini düzeltti. “Marie Curie” adını ve altındaki “Annales de physique et chimie” başlığını görünce gözleri parladı .
"Levi!" diye bağırdı son heceyi uzatarak. Sonra dramatik bir şekilde ona sarılmak için masanın üzerine eğildi. "Aman Tanrım, çok tatlısın! En sevdiğim arkadaşım!"
"Oi, çekil üzerimden dört göz. Ortalığı mahvettin." dedi, içeceklerin masanın her tarafına dökülüşünü izlerken yüzünü büzerek.
Levi, tekrar gelen ve herhangi birinin bir şeye ihtiyacı olup olmadığını soran garson gelince Hange'nin kollarından kurtuldu. Derin bir nefes alıp üstünü düzeltti.
-
Levi'ın bara geldiklerinde yapmayı en sevdiği şey, Erwin'in 'Kaptan Smith' rolünden yavaşça sarhoş Erwin'e geçişini izlemekti. İçtikçe yanakları pembeleşiyor, bir şeyler anlatırken ne dediğini unutup şaşkına dönüyor ama sonra tekrar toparlıyordu. Levi asla Erwin kadar sarhoş olamayacağına emindi. Hatta bunu kendine kanıtlamak için kendi kendine bir oyun oluşturmuştu. O her bir bardak bitirdiğinde kendi de bir bardak bitiriyordu.
Çenesini eline yaslayıp Erwin'in saçma sapan hikayeler hakkında gevezelik etmesini dinledi, kahkahasının sesi onu etkisi altına almıştı. Göz göze geldiklerinde Levi kalbine sıcak bir şeyin aktığını hissetti. Kafasını iki yana sallayıp kendine çeki düzen verdi. Anlaşılan alkol sadece Erwin'e etki etmiyordu.
Gecenin devamında Levi tekrar o hissi hissetmemek için tetikteydi. Kötü bir şakanın sonundan sonra Erwin'in bacağını sıktığını ve onu gülmeye teşvik ettiğini ne zaman hissetse, ne pahasına olursa olsun Erwin'in gözlerinden kaçınmaya çalışıyordu. Levi, Erwin ona her dokunduğunda gülmekten başka her türlü şeyi hissediyordu. Erwin'in elini tekrar bacağında hissettiğinde aklından geçen düşünceleri savmak için bardağını tekrardan doldurup kafasına dikti. Sıvı boğazını yakarken içinde boğulmaya hazır olduğu mavi gözlerine baktı. Bedeninin daha çok ısındığını farkedince gözlerini gözlerinden ayırıp kendine karşı yapabileceği en büyük hatayı yaptı, Erwin'in dudaklarına baktı.
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
