Görev listesindeki kalan işleri de hallettikten sonra bir yığın dosyayla birlikte Erwin'in ofisine gitti. Kapıyı -yalnızca nezaket gereği- çaldı ve cevabın gelmesini beklemeden açtı. Uzun zamandır cevap beklemeden içeri giriyordu çünkü dışarıda bir aptal gibi bekledikten sonra odaya girdiğinde Erwin'i her zaman masanın üzerinde uyuklarken buluyordu.

"Oi, tembellik etmeyi bırak..." dedi odaya girerken.

Şaşırtıcı bir şekilde, Erwin henüz orada değildi.

"Toplantı uzamış olmalı." diye düşündü Levi, bir an daha kapıda oyalanarak, içeri girmekte tereddüt etti.

Daha önce birçok kez Erwin'in ofisine gelmişti ama nedense o yokken içeriye girmek garip geldi. Sanki özeline giriyormuş gibi. Ama kapı muhtemelen Levi'ın işini yapması için açık bırakılmıştı. Levi bir süre daha ayakta dikildikten sonra en azından dosyaları masaya bırakmaya karar verdi. Biri onu orada görürse ve cevaplamaya üşendiği soruları sorarsa diye kapıyı kapattı.

Ağır dosya kulesini masanın üzerine bıraktığında, bir toz perdesi havaya uçtu.

"Lanet olsun Erwin!" diye homurdandı. Tiksintiyle havadaki tozu eliyle savuşturdu. Gözleri masanın üzerindeki toz tabakasına kayarken Erwin'in ofisini en son ne zaman temizlediğini merak etti.

Levi odayı biraz daha inceledi. Oldukça büyük bir odaydı. Duvarlardan birinde yerden tavana kadar uzanan küçük bir gömme kitaplık vardı. Kitaplığın rafları kalın kitaplarla doluydu. Levi, okumak için zar zor zamanı olduğunu bildiği için Erwin'in neden onları orada tuttuğuna emin değildi.

Kütüphanenin yanında durmak için yürüdü ve parmağını hepsi tozla kaplı eski ahşap rafların üzerine kaydırdı.

Rafın ortasında duran bir resim dikkatini çekti. Bir adamın resmiydi. Sarışını ve uzun boyluydu; mavi gözlerinin üzerinde kalın kaşları vardı. Gözlükleri ve sakalı olmasaydı bunun Erwin'in resmi olduğunu sanabilirdi. Büyük ihtimalle babasıydı.

Kitaplığın içinde göz gezdirdi, çoğu tarih kitaplarından oluşan deri ciltli ciltlerin adlarına bakarak ne hakkında olduklarına dair fikir yürüttü. Bir köşede boş duran yalnız bir kitabı eline aldı ve kapağında yazan yazıya baktı.

"Büyük İskender." diye mırıldandı ve kitabın arasına başka bir kağıt koyulmuş sayfasını açtı. Açtığı sayfada ayrıntılı olarak açıklanan bir harita vardı. Kağıdın üzerinde ise haritaya ilgili tutulmuş notlar ve saldırı planları vardı. Notlardaki yazı Erwin'e aitti ve Levi onun konuyla ilgili düşüncelerini dile getiren siv bir dille yazılmış kenar notuna gülmeden edemedi. Sayfalara aldığı notları okumak için sayfaları çevirirken masaya geri döndü. Tahmin ettiğinden daha rahat bir şekilde okudu; savaş ve askeri kavramlarla ilgili terimleri artık anlıyordu. Kitabı kapatıp hapşurduğunda ortamdaki tozu hatırladı. Kaşlarını çatıp kitabı masanın üzerine koydu ve bir kova suyla bez getirmek için odadan ayrıldı.

Ofise döndüğünde, Levi masayı daha rahat silmek için masanın üzerini boşalttı. Sildikten sonra, eşyaları çok daha uygun bir şekilde düzenledi, düzgün bir şekilde yerleştirdi. Erwin'in masanın kenarına koyduğu küçük küreyi sildi ve yeni sildiği pirinç lambanın yanına yerleştirdi. Sonunda işini bitirince tamamen temizlediğine emin olmak için Erwin'in sandalyesine oturdu ve yüzündeki rahatlamış gülümsemeyle masayı süzdü. Ayakları büyük boy sandalyede hafifçe sallanıyor, etrafına bakınırken parmakları masanın üzerinde ritim tutuyordu. Arkasına yaslanıp boş odada göz gezdirdi.

Gözleri yanında yerde duran şu kovasına gelince durdu. Bu dürtüye karşı koyamayan Levi, havalandırmak ve odanın havasını temizleyen ılık esintiyi hissetmek için pencereyi açtı, kalan yerleri silmeye devam etti.

1918 •Eruri•Onde histórias criam vida. Descubra agora