"Tamam." diye seslendi Levi tren uzaklaşırken.

"Ve Petra'ya göz kulak ol!" diye bağırdı Isabel gözden kaybolmadan önce.

Levi giden trenin arkasından baktı ve tren tamamen uzaklaşınca arabaya dönmeye karar verdi.

Levi park yerine vardığında, Erwin orada, direksiyon başında sessizce gazete okuyordu. Yanına oturmak için kapıyı açana kadar Levi'ı fark etmedi.

"Bir sorun çıkmadı değil mi?" diye sordu Erwin, gazeteyi ikiye katlayıp arka koltuğa koydu ve arabayı çalıştırdı.

"Hayır bir sorun çıkmadı. İstasyona getirdiğin için teşekkür ederim. " Levi'ın sesi alışılmadık şekilde kibar ve içtendi.

"Önemli değil." dedi karargaha sürmeye başlarken.

"Hayır, gerçekten, bizi bırakmak zorunda değildin. Teşekkür ederim."

"Dediğim gibi önemli değil. Taksi bekleseydin işe geç kalırdın. Bu da benim açımdan iyi olmazdı."

Levi başını salladı, sonra arkasına yaslanıp pencereden dışarı baktı. Yol boyu konuşmadılar. Erwin arada dikiz aynasından ona bakıyordu. Levi çoğunlukla suskun ve sakindi ama şu an ki sessizliğinde bir parça hüzün vardı.

"Biliyor musun kahve içmek istiyorum." dedi Erwin karargaha varmadan hemen önce dönerek. "İşe dönmeden önce biraz ara verelim."

-

Ayın ilk haftası her zaman en yoğun hafta olurdu. Ordu içinde çeşitli toplantılar ve değişiklikler yapılırdı. Yeni asker adayları için tanıtım oturumları, araştırma raporları ve tartışılacak finansmanlar... Bu ay özellikle hepsinden yoğun geçti. Lovof'un yaptıklarının duyulması ordu içindeki herhangi birinin tahmin edebileceğinden çok daha derinlere kök salmış silah kaçakçılığı ağlarıyla ilgili başka sorunları da ortaya çıkardı. Levi görevlerden, toplantılardan, harekatlardan ve tatbikatlardan başını kaldıramadı. Sıkılmak için neredeyse hiç zamanı olmamıştı ancak bu aynı zamanda dinlenmek ve sosyalleşmek için de çok az zamanı olduğu anlamına geliyordu. Levi artık gün içinde Hange veya Moblit'i nadiren görüyordu. Tek boş anları öğle molasıydı.

Genelde masadan ilk Erwin kalkar. Daha yeni bir toplantıdan gelmemiş gibi yeni bir toplantıya koşardı. Bu arada Levi'a yapması için birkaç iş verir ve Levi, Erwin'in onun için bıraktığı dosyaları okurken öğle yemeğini yemekte olan Moblit ve Hange'ye dert yanardı.

Ancak bugün öğle yemeği böyle geçmemişti.

Hange, Moblit ve Erwin yoklardı. Bu yüzden Levi öğle yemeğini tek başına hızlı bir şekilde yedi. Sonra birkaç not iletmek için masadan kalkıp doğruca iletişim departmanına gitti.

Levi daha önce birkaç kez iletişim departmanına gitmişti ancak odanın bir ucundan diğer ucuna koşuşturan oparatörün huzursuzluğu, telgrafçıların hızlı bir şekilde çalışması, telefonların çalması ve ortamdaki gergin hava onu hep ilk kez gelmiş gibi geriyordu. Levi hayatında ilk kez geçen hafta Hange'yi aramak için telefon kullanmıştı. Erwin'in acilen Londra'ya dönmesine ihtiyacı vardı ve Birmingham'a yazacağı mektubun varması çok uzun sürerdi. Levi, o gün Hange'yi aradığında ahizenin arkasındaki boğuk sesin garip titreşimini hatırladı. O zamandan beri telefonu tekrar kullanmayı dört gözle bekliyordu.

Ancak bu sefer telefon yerine telgrafı kullanmaktan memnundu. En azından o anda Mike'ın sesini duymak istemiyordu.

İletişim ofisine girdiğinde, küçük makinenin önündeki masada oturan Petra'yı farketti. Onu daha önce daha stajyerken Isabel'in yanında görmüştü, ama onunla hiç konuşmamıştı. Levi kızın işini bitirmesini bekledi.

1918 •Eruri•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin