"Gidip şuradaki hanımları çekiciliğinle baştan çıkarabilir ve onlardan bilgi alabilirsin." dedi ve güldü.

"Siktir git Erwin."

Bir kadın elinde tepsiyle onlara içki ikram etti. Levi'ın eli bir bardağa uzandı, ancak Erwin'in tereddüt etmeden bir bardak viski kaptığını gördükten sonra elini çekti. Oradan canlı çıkmak istiyorlarsa, en azından birinin ayık olması gerekiyordu.

Adam gittikten sonra Levi "Artık içmeyi bırakmalısın. Dünden sonra akıllanmadın mı sen?"

Erwin ona inat olsun diye bardağı kafasına dikti ama fazla gelmiş olsa gerek gözlerini kısıp bardağı bırakırken derin bir nefes aldı. Sonra da hiçbir şey söylemeden barın etrafında takılan beş kişilik bir gruba doğru yürüdü. Levi arkasından onu takip etti, dans pistinden geçerken çarptığı kişilerden hızlıca özür dileyip Erwin'in peşimden koştu. Erwin adamlarla konuşmaya başlamıştı bile.

Birkaç dakika sonra Erwin elinde yeni bir içki bardağıyla geri geldi.

"Ne oldu?" diye sordu Levi, "Bir şey buldun mu? Gerçi çok hızlı oldu. Bulamamış olabilirsin."

"Hayır." dedi Erwin "konuşmayı beceremedim."

Levi saçlarını geriye atıp içini çekti.

"Sen koca adamsın, bu insanlarla nasıl konuşulacağını nasıl bilmezsin?"

Erwin kaşlarını çatıp omuz silkti. "Sen de koca bir adamsın ama iş arkadaşlarınla ​​nasıl konuşacağını bile bilmiyorsun."

"Eh, en azından orduda senin kadar yüksek rütbeli değilim." Levi'ın sesi yükselmeye başladı. "Ve ben bu tür insanların etrafında büyümedim. Sinirlerimi bozuyorlar."

"Ben de." diye bağırdı Erwin kollarını iki yana açıp ve yanlarındaki iki kız onlara döndü.

Erwin kızlara kibarca gülümsedi ve kızlar onlara doğru yürümeye başladılar.

"Bize bakıyorlar Levi. Bir şey yap!"

"Ben mi? Burda ki yakışıklı ve etkileyici olan kişi sensin. Sen bir şey yap!"

Neyse ki, bir adam sohbet başlatmak için yanlarına yaklaştı.

"İyi akşamlar." diye selamladı onları. Elli yaşlarında, yaşlı bir adamdı.

"İyi akşamlar." dedi Erwin kendinden emin bir gülümsemeyle.

"Affedersiniz, ama yüzünüz oldukça tanıdık geliyor." dedi adam, "Tyburn ailesindensiniz değil mi? Willy Tyburn?"

"Evet tabiki ama ben onun baba tarafından üçüncü kuzeniyim." diye kendinden emin bir şekilde yalan söyledi Erwin. Levi bir an için şüphelendi, o kadar sakin bir şekilde söylemişti ki bu yalanı gerçek olabileceğinden şüphe etti. Az önceki endişeli Erwin'in nereye gittiğini merak etti.

Bir dakika, Erwin hiç kendini gergin hissetmemişti, o sadece onunla gerginliğini paylaşmak için numara yapmıştı. Kalın kaşlı piç.

"Ah şaşırmadım! Aynı babana benziyorsun!"

"Bunu çok duyuyorum!" Erwin başını eğip gülümsedi.

"Bugünlerde nasıl? Hâlâ dizindeki sorun duruyor mu?"

"Evet maalesef ama daha iyi hissediyor. Buraya gelmeyi cidden istemişti ama biliyorsunuz."

Levi, onun cesaretine hayran bir şekilde bakmaktan kendini alamadı. Erwin'in babasının uzun zaman önce vefat ettiğini biliyordu; ondan hep geçmiş zaman kipiyle bahsederdi.

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now