"Toplam seksen üç sterlin efendim."

Erwin ceketinin iç cebindeki cüzdanını çıkardı ve komutan Pixis'in görev için verdiği parayı çıkardı. Saydı ve eksik olduğunu farketti. Parayı adama uzatıp "Kalan parayı ben size sonradan versem olur mu?" diye sessizce fısıldadı.

"Sorun değil, Bay Smith."

"Ah, Erwin." Levi soyunma odasından çıkarken seslendi. "Bu kadar uzun süren ne? Bir sorun mu var?"

"Hiç bir şey." Gülümsedi. "Sorun yok. Hadi gidelim."

-

Erwin ve Levi gidecekleri yere vardıklarında hava çoktan kararmıştı. Hazırlandıktan sonra herhangi bir şüphe uyandırmamak için merkezden bir taksiye binmişlerdi. Görünüşe göre, Earl'ün malikanesi bir evlilik yıldönümü partisine ev sahipliği yapıyordu. Zengin bir aileye yaraşır şekilde büyük bir kutlama olacaktı.

Erwin adamlarla konuşacaktı, Levi onu koruyacaktı. Planları buydu ve bir sorun da yoktu. Levi'ı rahatsız eden tek şey, Erwin'in öğrenmeye çalışacağı şeyi hala ona söylememesiydi.

Gülünç derecede büyük malikanenin kapısından geçtiklerinde, Levi biraz endişeli hissetmeye başladı. Erwin'in de gergin olup olmadığını merak ediyordu ama o oldukça tepkisiz görünüyordu.

"Levi." Sesi ciddiydi. Erwin arka koltukta yana dönüp ona baktı. "Bana güveniyor musun?"

Levi, kaşlarını çatıp sustu. Ben sana güveniyorum ama sen bana güvenmiyorsun.

Erwin'in dudakları tekrar konuşmak için aralandı ancak başka bir şey söyleyemeden şoför arabayı malikanenin bahçesindeki süs havuzunun yanına park etti.

Şoföre teşekkür edip geliş ücretini ödeyip arabadan indiler. Levi temiz havayı içine çekip derin bir nefes aldı. Erwin elini omzuna koyup omzunu okşadı.

"Endişelenme, başımıza bir şey gelmeyecek."

"Endişelendiğimi kim söyledi?" Levi eliyle omzunu tutan Erwin'in elini üstünden çekti.

"Uzun sohbetlere girmekten kaçın."

Kapıdan içeri girdiler ve karşılama ekibini selamladılar. Sonra uzun boylu bıyıklı bir adamı takip edip balo salonuna ilerlediler.

"İyi eğlenceler dilerim beyler." Dedi adam onları odanın ortasında ayakta bırakarak görevine dönerken.

Etrafa bakındılar. Şık giyimli kadınların cıvıl cıvıl sohbet ettiği, yiyecek ve içeceklerin olduğu sofralar, çoğu erkeğin bir şeyler içmek için etrafında toplandığı kokteyl masası... Erwin yaklaşık iki yüz kişiyi hızlı bir şekilde tanıttı. Gerçekten çok kalabalık bir aileydi.

İki keman, bir çello ve bir piyanodan oluşan orkestra, geceyi renklendirmek için kutlamanın temasına uygun ezgiler çalıyor çiftleri dans pistine davet ediyordu.

"Şimdi ne yapacağız?" Levi bir süre sonra Erwin'in kıpırdamadığını farkedincefısıldadı. Dans pistine çok yakın duruyorlardı, Levi'ın ne pahasına olursa olsun kaçınmak istediği bir şeydi bu.

"Bilmiyorum..."

Levi yavaşça ona bakmak için döndü. "Ne demek bilmiyorum?" Gözlerini belertti. "Bir planın yok mu?"

"Hayır. Daha önce böyle bir yere gelmedim."

"Ne- Ama..." Levi'ın ağzı şaşkınlıkla açıldı."O zaman insanlardan nasıl bilgi almayı düşündün gerizekalı?

"Bu yüzden seni getirdim."

"Ben mi?"

Erwin kulağına fısıldamak için hafifçe eğildi ve onlara bakan iki kadını işaret etti.

1918 •Eruri•Where stories live. Discover now