"Asistan?" Bu fikre kaşlarını çatarak homurdandı." Bana bir şey sorarlarsa ne cevap vereceğim? Sordukları şeyi anlayacağımdan bile emin değilim. Benim yerime daha bilgili biriyle gitmen daha mantıklı değil mi?"
"Onlara cevap vermek zorunda değilsin. Onların seni köşeye sıkıştırdıklarını hissettiğim anda olaya müdahale ederim. Sana beni koruman veya bir şeyler ters giderse görevi tamamlaman için ihtiyacım var. Ayrıca o insanlarla konuşurken yalnız olmak istemiyorum."
"Bu olur." Yaşlı adam onların sözünü kesti, Levi'a siyah bir takım elbiseyle gömlek verdi. Eliyle soyunma odasının yolunu gösterdi.
Levi eline tutuşturulan kıyafetlere bile bakamadan adamın ona gösterdiği yere doğru yürüdü. Kalın perdeyi çekip aynalı küçük odaya girdi ve perdeyi çekti. Üstündeki kıyafetleri çıkardı ve güzel bir şekilde katlayıp aynanın önünde duran sandalyenin üstüne koydu. Elindeki kıyafetlere baktı. Gömleği üstüne giydi. Kumaşı temiz ve yumuşaktı. Düğmelerini ilikledi ve pantolun ile ceketi giydi.
Tek başına aynaya bakmaya hazır olmadığı için aynaya bakmadı. Karşısında göreceği kişi kendisi gibi hissettirmeyecekti ona.
"Orada her şey yolunda mı efendim? İsterseniz giymenize yardımcı olabilirim."
"Hayır hayır bir sorun yok." Perdeyi sıkıca tutup hafifçe araladı. Sonra da aralıktan dışarı çıktı.
Terzi ona durması gereken yeri gösterip tekrardan kollarını açmasını istedi. Adam fazladan kumaşları katlayıp iğneledi. Levi her iğnenin tutturuluşunda omuzlarını dikleştirdi ama sessiz kaldı, konuşmak yerine endişeli gözlerini odada gezdirdi. Erwin kenarda tezgaha yaslanmış gazete okuyordu.
"Tamam artık aynaya bakabilirsiniz." dedi adam iğneleme işini bitirip Levi'a aynayı işaret ederken. "Her ölçüyü aldım. Bu öğleden sonra altıda geri gelirseniz alabilirsiniz."
Levi aynaya yan bir bakış attı. Takım elbise üstünde farklı duruyordu, hoş bir farklılık. Üstüne tam oturan siyah pantolonu inceledi. Ceketinin altına giymeye alıştığı yeleğin yokluğu ona farklı geliyordu. Bu ceketin önü normal ceketlerinden biraz daha kısaydı, beli daha dardı ve arkası daha uzundu. Çocukken dayısıyla sirke gittiği zamanı düşündü ve gösterileri sunan şovmenin ceketini hatırladı, üstündeki ceket o komik ceketi andırıyordu. Kendi kendine gülümsedi.
Kendini biraz boğuluyormuş gibi hissetti. Kumaştan dolayı değil. Sadece bol ve rahat kıyafetlere alışmıştı ve üstündeki gömleğin gerginliği garip hissettiriyordu. Arkadan nasıl göründüğüne bakmak için biraz yana döndü.
"Bu biraz fazla mı sıkı acaba?" dedi pantolunun arka kumaşını gözüyle işaret ederek. Ama adam çoktan yeni gelen müşterilerle ilgilenmek için gitmişti.
Erwin kafasını gazeteden kaldırdı ve Levi'a döndü.
Beklemediği manzara karşısında gözleri büyüdü. Sessizce baktı, gözlerini kırpıştırdı. İçeri girerken yanında duran çocuğun karşısındaki çocukla aynı kişi olup olmadığını anlamak için baştan aşağı süzdü.
"Sen, ee" Erwin kekeledi, doğru kelimeleri bulma konusundaki başarısız girişimi karşısında gür kaşları çatıldı. Çok hevesli görünmemeye dikkat ederek defalarca başını salladı ve kollarını önünde kavuşturdu "...zarif görünüyorsun." Sesi kendini toparladığı için sakin çıkmıştı.
Aslında aklından geçen ve söylemek istediği kelimeler yakışıklı, etkileyiciydi.
Levi, Erwin'in dediklerinin kalp atışlarını hızlandırdığı gerçeğini görmezden gelerek gözlerini devirdi. Arkasını dönüp aynadan tekrardan kendine baktı. Gömleğinin yakalarını düzeltirken hala ona bakan Erwinle göz göze geldi. Kıyafetin içinde bunaldığını hissedip gömleğinin iki düğmesini açtı.
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
