"Ah, sorunun ne olduğunu buldum galiba." Elini çenesine götürdü.

"Ne sorunu?" Levi'ın kaşları çatılmıştı.

"Tüy kalemin... onu düzgün tutmuyorsun." Erwin elini nasıl tuttuğunu göstermek için kaldırdı. "Gördün mü? Böyle tutmalısın."

Levi onu taklit etmeye çalıştı, parmaklarını sürekli olarak tüy kalemin etrafında hareket ettirdi. Erwin'in elinin tutuşunu anlayabilmek için başını bir o yana bir bu yana salladı.

Erwin Levi'ın elini izlerken başını salladı. "Hayır, böyle." diye ısrar etti, ona göstermek için kolunu masanın üzerinden uzatarak. Levi tekrar denedi, yine başarısız oldu.

"Bende aynısını yapıyorum!"

Erwin sandalyesinden kalktı ve yanına geldi. Elinin birini Levi'ın sandalyesine koyup arkasından masaya eğildi ve kalem tutan elini Levi'a gösterdi. "Bak böyle."

"Ah," Levi kalemi onun gibi tutup parmaklarının arasındaki tanıdık olmayan duyguya kaşlarını çattı. "Bilmiyorum Erwin, böyle tutmak garip geliyor."

"Güven bana, alışınca daha iyi olacak."

Levi, tüm enerjisini eline odaklamadan önce derin bir nefes aldı, parmakları tüy kaleme yaslanırken kelimeleri kağıda yazmaya çalıştı. Uzun bir cümleyi bitirdikten sonra nefesini serbest bıraktı, kağıda yeni yazdığı anlaşılmaz hiyerogliflere kaşlarını çatarak baktı.

"Sana söyledim..." diye homurdandı. Sesi hayal kırıklığına uğradığı için çatalanmıştı.

"Sorun değil." dedi Erwin, "Sadece bileğini doğru tutmadın." Erwin biraz daha eğilip elini Levi'ın elinin üzerine koyup kalemi tuttu.

Levi'ın eli ilk başta bu ani dokunuşla gerildi, ancak Erwin'in ona rehberlik etmesine izin vererek yavaş yavaş gevşemeye başladı. Gözleri hafifçe Erwin'e kaydı. Kağıda bakıyordu. Levi, ona baktığını farketmeden gözlerini hızlıca ondan çekip tekrardan eline odaklandı. Ne yazdığını bile bilmiyordu. Daha çok Erwin yazıyordu. Sonunda Erwin'in eli durunca Levi, az önce yazdığı düzgünce yazılmış yazılara baktı. Kesinlikle bir öncekilere göre çok daha iyiydi

"Gördün mü? Böyle daha güzel görünüyorlar." Levi, Erwin'in sıcak nefesini boynunda hissederken kulaklarının kızardığını da hissedebiliyordu. Erwin'in yüzünün ısısının neredeyse yanağına değdiğini hissederken, ona dönme dürtüsüne direnerek yutkundu. Bir şeyler düşünmesi gerekiyordu. Kendini bu kadar geren yakınlıktan uzaklaştıracak herhangi bir şey.

Kalemini hareket ettirerek önündeki paragraftan başka bir cümle yazdı.

"Böyle mi?" diye fısıldadı, sesi artık vücudundaki her kası kontrol etme çabasından zayıflamıştı.

"Harika gidiyorsun" dedi Erwin gülümseyerek.

Erwin'in gözleri, gözlerini kağıda sabitleyerek yazmaya devam eden Levi'ın üzerinde oyalandı. Birkaç kez Levi'ın ona kaçamak bakışlarını gördüğüne yemin edebilirdi. Yüzünü Levi'a çevirdi.

Erwin'in bakışını hisseden Levi, başını tamamen ona çevirdi. Burnu yukarıya bakarken Erwin'in çenesini okşadı. Gözleri bir an için buluştu, ikisi de birbirine okunması zor gözlerle bakıyorlardı. Şaşkınlık? Hayır şaşkınlık değildi başka bir şeydi. Burunları birbirine değerken Erwin midesinde bir kasılma hissetti. Dudaklarını araladı ama bir şey diyemeden geri kapattı. Fazla yakınlardı. Yüzünün yandığını hissedebiliyordu.

"Sen, uh..." diye mırıldandı, boğazını temizleyerek geri çekildi. "...sanırım anladın."

Levi bakışlarını tekrar kağıda çevirdi ve içinden Erwin'in karşı sandalyeye geri dönmesi için yalvardı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve kütüphanenin sessizliği içinde nefeslerinin hızının arttığını duyabiliyordu.

1918 •Eruri•Donde viven las historias. Descúbrelo ahora