İkisi de bir an sustular, Hange'in gözleri konuşmazsa patlayacakmış gibi görünüyordu.
"Erwin yarın işten sonra bizimle bir şeyler içmeye gelir misin diye sormak istiyor." dedi Hange.
Erwin'in gözleri fal taşı gibi açıldı, sonra gülmemek için dudağını ısıran Levi'a döndü.
"Öyleyse neden Erwin sormuyor?" dedi Levi.
Erwin boğazını temizledi, sonra sırtını dikleştirdi ve ciddi bir şekilde konuştu. "Yarın akşam bir şeyler içmek için bize katılmak ister misin? Takımın kaynaşması için bir şeyler düzenleyeceğiz. Gelmeni istiyoruz, aslında gelmen gerekiyor."
"Bu bir emir mi?"
"Evet." Erwin, Hange'nin ayağına sertçe attığı tekmeyle "Hayır." diye düzeltti kendini. "Ama gelmeni istiyorum."
Levi yemeğini incelemek için başını eğdi. "Kulağa eğlenceli geliyor..."
Hange, Erwin'e gülümseyip sessizce fısıldadı. "Galiba başardın."
Erwin Hange'ye gözlerini kısarak baktıktan sonra Levi'a döndü. "Levi bu işle ilgili değil sadece takılacağız."
"Onu anladım herhalde." dedi Levi elmasını ısırmadan önce.
Diğer ikisi şaşırmış görünüyordu.
Levi neden bu kadar sessiz olduklarını merak ederek başını kaldırdı. "Ne?" Şaşkın yüzlerini görünce kaşlarını çattı.
"Yani gelecek misin?" diye sordu Erwin.
"Evet?" Omuz silkti, kafası karışmıştı. "Yarın yapacak bir şeyim yok."
Levi sessizce yemeğini yemeye devam ederken diğer ikisi yarın akşamı sabırsızlıkla bekleyerek ertesi gün için planlar yapmaya başladı.
"Ah, Levi." dedi Erwin aniden bir şeyi hatırlayarak. "Yarın yapamayacağımıza göre bugün seansımızı yapalım."
"Ne seansı?" Hange merakla sordu.
Levi onun okuma-yazma derslerinden bahsettiğini anlamıştı. "Elbette." başını salladı.
Hange nefesini tuttu, "Yani, şimdi siz ikiniz benden sır mı saklıyorsunuz?" Kıkırdadı ama dışlanmış hissediyordu.
Erwin gülümseyip Levi'a göz kırptı.
Öğle yemeklerini bitirdikten sonra Erwin ve Levi, Hange'nin onları takip etmediğine emin olunca kütüphaneye geçtiler. Erwin elindeki ağır kitapları taşımaya çalışıyordu, Levi da ondan zorla aldığı iki dosyayı taşıyordu.
Orada bulunduğu ilk seferinde farklı olarak, Levi şimdi kütüphanede garip bir şekilde rahat hissediyordu. Erwin oturunca karşısına oturdu ve kütüphanenin ağır sessizliğini bozmamak için sessiz kaldılar, duyulan tek ses şöminede yanmakta olan odunları çıkardığı çatırtı sesleriydi.
Erwin, kütüphaneciden Levi'ın okuyup aynısını kağıda yazması için birkaç kitap istedi. Rastgele bir kitabı açtı ve birkaç paragrafı kopyalaması için kitabı ona uzattı. Erwin, Levi'ın bitirmesini beklerken kendi dosyaları ve raporları üzerinde çalışmaya devam etti. Birlikte çalıştıkları her zaman aralarında tuhaf, rahat bir sessizlik vardı ve buna alışmış sayılırlardı.
Bir saat geçti ve Erwin'in sırtı biraz uzanmak için yalvarmaya başladı. Sırtını koltuğa dayadı, omuzlarını kütletip Levi'a bakmak için döndü. Kağıda eğilmiş, saçları kağıda değiyordu. Odaklanmaya çalışırken dudaklarını ısırmıştı. Gözlerini Levi'ın dudağından çekip tuttuğu kaleme baktı.
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
