Levi şimdi yatağın yanında duruyor, parmaklarını çıtlatıyordu. "Memnuniyetle." dedi yüzündeki sırıtışla.
Erwin ikisine bakıp iç çekti. "İyi, pes ediyorum." Ellerini yorganın üzerine koydu. "Sanırım bir gün izin alabilirim."
"Ve bu arada," diye ekledi, "istesen bile yürüyemezsin. İlaçlarının dozunu birazcık arttırmış olabilirim, her ihtimale karşı.
"Tahmin etmiştim." dedi Erwin gülerek. Hange'nin bunu ilk kez yapışı değildi.
-
Levi öğle yemeği saatine kadar Erwin ile odada kaldı. Bir hemşire onun için yemek dolu tepsiyle geldi. Levi odadan ayrılıp yemekhaneye gitti.
Tepsisine az miktarda yemek alıp ve boş olan tek masaya oturdu.
Bir saniye sonra yanında birinin oturduğunu hissetti. Yanına döndü. Oturan kişi Hange'ydi.
"Öğle molasındayım..." dedi Levi. Yemek yerken rahatsız edilmek istemiyordu.
"Ah, biliyorum." dedi Hange, sesine bir parça hüzün yansırken. "Ben de."
Levi onun yüzünü incelemek için bir an için yemeğini çiğnemeyi bıraktı.
"Ne?" Omuz silkti, ardından çatalını ağzına götürdü. Ağzı doluyken konuştu. "Genelde Erwin'le öğle yemeği yerim ama..."
Levi başını salladı ve konuyu değiştirdi.
"Al bakalım." dedi bir dilim çikolatalı kekin bulunduğu tabağı Hange'ye iteleyerek. "Ben tokum sen ye."
Hange'nin gözleri sevinçle parladı. "Ciddi misin? Çok teşekkür ederim!"
Levi yemeğin devamında Hange'nin çikolatanın tarihi hakkında konuşmasını dinledi. Levi, onun neden bahsettiğinden emin olmasa bile başını sallayarak dikkatle dinledi.
Bundan sonra, hafta boyunca her öğle yemeği böyle geçti. Hange daha ne olduğunu bile bilmediği şeyler hakkında konuşurken Levi onu dinliyordu. Hange'nin heyecanı ona Isabel'i hatırlatıyordu.
Haftanın sonunda Levi, Hange'den Erwin'in sonunda tekrardan ayağa kalktığını öğrendi. Hastane kanadına, onu görmeye gitmeye karar verdi. Hange ona Erwin'e götürmesi için bir paket verdi.
Hastane odasına vardığında Erwin'in orada olmadığını görünce şaşırdı. Nerde olabileceğini tahmin etmesi çok uzun sürmedi. Hızlı adımlarla Erwin'in odasına doğru yürüdü.
Kapı açıktı, bu yüzden Levi içeri baktı. Erwin masanın başına oturmuş, kağıtlarına odaklanmıştı ve onu farketmemişti. Levi kapıya biraz daha yaklaştı. Kapıyı iki kere tıklattı.
"Levi." dedi Erwin onu fark edince. "Girebilirsin."
"Burada olacağını biliyordum." dedi gözlerini kısıp, Hange'nin paketini masanın üzerine koydu.
"Teşekkürler."
"Yaran nasıl?"
Erwin omuz silkti. "Oturduğumda acımıyor. Tek sorun ağrı kesiciler, uykumu getiriyorlar. Baş dönmeleri devam ediyor."
Erwin şimdi parmaklarını kaşlarının arasına sıkıştırmak için getirdi.
Levi başka ne söyleyeceğinden emin değildi.
"Pekala, bana ihtiyacın yoksa, ben gideyim-"
"Aslında Levi..."
"Evet?"
"Bazı evrak işlerini halletmeme yardım eder misin? Bunu senden istediğim için üzgünüm ama gerçekten çok yorgunum ve her şeyin gerisindeyim. Normalde Hange'ye sorardım ama o beni hemen hastaneye geri gönderir."
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
