XXXIII- Always You

1.4K 164 390
                                    

İthaf; alexaplaydespac1to

BUGÜN

1 Ocak, 2022

İnsan sevdiği birini özleyip ona kavuştuğunda, bazen mutluluktan ağlar, bazen sıkıca ona sarılır ve dakikalarca ayrılamazdı. Ama insan âşık olduğu birine kavuştuğunda -özellikle bu kişi eşiyse-, işte tam o anda kendini tamamlanmış hissederdi.

William ve Edward, arkalarında olan uzun ve geniş koltuğa uzanmışlardı. Akrep gece üçü gösterirken, pencerenin açık tülleri sebebiyle dışarıda yağan karı izleyebiliyorlardı. İkisi de çıplaktı. Üzerlerine polar örtüyü atmış, Edward da William'ın göğsüne uzanmış, işaret parmağının ucuyla William'ın köprücük kemiklerini okşuyordu. Saçları arkaya doğru, yastığa dökülmüştü. Bedeni dağın eteklerine düşmüş kar kadar beyazdı ve şöminedeki ateşin yansıması bile onun ten rengini değiştirmemişti. William bedeni altından kolunu geçirip bileğini büktüğü için de, baş parmağı Edward'ın pürüzsüz omzunu okşuyordu.

Saatler önce birbirlerinin isimlerini söyledikten sonra birden vahşice öpüşüp sevişmeye başlamışlardı. Öyle yoğun ve vahşi bir birliktelikti ki bu, sanki yıllarca birbirlerine âşık olmuş iki insan senelerce ayrı kalmış da, kavuşmuşlar gibiydi. İkisi de vücutlarında kalmış izlerden bihaberdi.

"Seni tam anlamıyla tanımıyorum, Edward," diye fısıldadı William. "Seni yalnızca üç aydır tanıyorum."

"Ben de seni..."

"Ama seni kampüste gördüğüm o ilk günden sonra, esrarengiz bir şekilde kalbimde ve beynimde hep tanıdık biri olmaya başladın." Gözleri sanki Edward'ın görmediği bir şeyleri izlermiş gibi derince tavanı izlerken, kaşları hafifçe çatıldı. "Seni tanıyordum ama Edward'ı değil, Harry'yi tanıyordum. Seni gördüğüm ilk günün gecesinde, o rüyayı gördüm işte."

"Nasıldı?" diye fısıldadı.

"Hun İmparatorluğu'nda hükümdardım. Tahtımda oturuyordum. Bana bir mektup getiriliyordu. Doğu Roma Kralı Valentinian, benimle tanışmak istediğini ve bu vesileyle vergi için ödenecek tutarı da vereceğini söylüyordu. Yola çıktıktan üç gün sonra saraya geldim. Ve işte orada, karşımda sen vardın."

"Üzerimde beyaz bir elbise ve altından taç vardı."

Edward başını ona çevirince, William da gözlerini ona indirdi. Kirpikleri, yeşil gözlerinin çevresini saran birer çit gibi uzun ve parlaktı. "O kadar güzeldin ki, daha seni ilk gördüğüm anda beğenmiştim."

Edward, rüyasındaki bir kesiti hatırlayarak gülümsedi. "Güzel..." Kıkırdadı. "Bana söylediğin ilk kelime buydu!" diyerek William'ı da güldürdü.

"Öyleydin çünkü. Ve hâlâ öylesin."

"Ama güzellik pek bir şeye yaramıyordu tabi. Kral Valentinian beni, yani Harry'yi sürgün etmek istemişti."

"Ama seni ben aldım. Louis."

Elini onun yanağına yerleştirip, "Beni kurtardın," diye fısıldadı. "Köle olmaktan, sürgün edilmekten ve belki de ölümden..."

William da onun elini alıp dudaklarına bastırdı, lotus kokulu parmaklarını içine çekerek öptükten sonra zarif elini kendi göğsüne yerleştirdi.

"Tanrım..." Edward hayret verici bir durum yaşadığını belli eden şaşkınlıktaydı. "İkimiz de resmen aynı anda, aynı şeyleri görmüşüz. Ne tuhaf, değil mi?"

Constantinople | Larry ✔Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum