XVIII- Serel & Hans

1.3K 181 392
                                    

Bunca zamandan sonra hikâye hakkında unuttuğunuz bazı şeyler olabilir, anlıyor ve özür diliyorum. Fark etmeden hikâye yazmaya bayağı bir ara verdim ama buna ihtiyacım vardı. Size, önceki bölümlerden bazı hatırlatıcı notlar koydum. Notlar bir "not" şeklinde değil, hikâyenin betimlemelerine döşenmiş hâlde, akıcılığı bozmadan hatırlayabileceğiniz türde. Keyifli okumalar 💖

☆•°☆°•☆•°

İthaf; mirxasl

Ertesi gün, Pamir ve Rona adlı krallar büyük bir ziyafet vermişti sabahın ilerleyen saatlerinde. Hava soğuktu, kar yoktu ama hafiften yağmur çiseliyordu. Pamir ve Rona'nın eşleri, Harry, Louis ve diğer krallar masaya oturmuş, sohbet ederek ziyafetin tadını çıkarıyorlardı.

Harry genelde susuyor ve onları dinliyordu. Hunca bazı kelimeleri karıştırıyor olsa da üç beş kelimeyi bir araya getirerek cümleleri kavrıyordu. Pamir ve Rona'nın eşleri de ona ilgiyle yaklaşıyordu ama dillerini çok iyi bilmediğinden anlaşmakta güçlük çekiyorlardı. Buna rağmen samimiyetlerini hissedebiliyordu Prens Harry. Louis'yle evleneceğine göre daha çok Hunca çalışması gerekiyordu. Louis Latince'de çok iyiydi, Harry de onun diline hâkim olmak istiyordu.

Gel gelelim şu evlilik meselesi krallar tarafından hoş karşılandığından Harry çok rahattı. Elbette ne kendisi ne de Louis haberdardı kralların yaptığı plandan, Louis'yi tahttan indirmede bu evliliğin ne kadar yardımcı olabileceğinden... Harry'nin haberinin olmadığı bir diğer şey ise, Louis'nin onlara karşı ne kadar tetikte olduğuydu. Dolayısıyla mutlu hissediyor, bu Hun İmparatorluğunda eşi olacak adamla mutlu mesut yaşamanın hayalini kuruyordu.

"Üzüm şarabı alın, lezzetlidir. Siyah üzümden yapıldı, prensim," dedi Rona. Kardeşi Pamir'in somurtarak yemek yemesi göze çarpmasın diye ilgili davranmaya çaba gösteriyordu.

"Elbette," diyerek kabul etti Harry. Bardağındaki birkaç yudumluk şarap hemen yenilendi. Normalde bu kadar çok şarap içmezdi ama Hunlar buna bayılıyordu.

"Bugün yola çıkacak olmanız iyi olmayabilir," dedi Rona, İmparator'a doğru. "Hava yağışlı geçecek gibi görünüyor."

"Güneybatıdaki bulutlara bakılırsa hava açık. Biz gittikçe yağmur arkamızda kalır."

Rona ısrar etmeden başıyla onayladı. Bu kez Pamir gözlerini Harry'ye çevirdi ve sessizce onu süzdü. Toga adlı Romalı kıyafeti üzerinde olsa tam bir Romalı gibi görünecekti. Bir yandan ten rengi, davranışları, konuşması zaten öyleydi de. Siniri iyice bozuldu. Bir Vizigot paçavrası sırf yönetimde iyi diye başa geçebiliyordu ve bu yetmemiş gibi ta Doğu Roma'daki bir sürgün prensi koynuna eş olarak alıyordu. Hunlar'ın adı kirlenecekti, ah bir başa geçebilseydi!

"Umarım yapılanlardan memnun kaldınız," dedi Pamir uzun zaman ardından. Gözleri direkt olarak Harry'ye bakıyor olduğundan Harry bunu fark ederek, hemen ağzındaki lokmayı yutup başını aşağı yukarı salladı.

"Memnunum. Çok muhteşem ilgilendiniz," dedi muhteşem kelimesi yerine başka bir şey bulamayarak. Bu durum Louis'nin de dâhil kralların eşlerinin de tebessümüne neden oldu.

"Memnun kalmanız beni gururlandırdı. Bir kral olarak, sizi ve yakında eşiniz olacak Kralımızı ağırlamak büyük bir şeref."

Rona afallamış hâlde baktı kardeşine. Aklındaki sinsi tarafı bilmese bir şey demeyecekti, ama hem şaşırmasına neden oluyor hem de onu korkutuyordu. Pamir kan bağı olan tek ailesiydi. Bu sinsi tavırları yüzünden onun başına bir şey gelmesinden ve aynısının kendisine de olacağından ölesiye korkuyordu.

Constantinople | Larry ✔Where stories live. Discover now