XXIX- At the Home

1.5K 170 390
                                    

Bu bölüm tamamen BUGÜN'den ibaret olacak ve bu bölümü, okuyan herkese ithaf ediyorum.

Edward ve William'ın özellikle makale sohbetlerini atlamamanızı öneririm, keyifli okumalar. ♡

BUGÜN

William okumak için gittiği ve kütüphanesinde de çalıştığı Durham Üniversitesi'ne çok yakın olan Grove sokağında kalıyordu. İki katlı evini paylaştığı üç ev arkadaşı vardı ve kirayı birlikte ödüyorlardı. Üniversitenin ikinci yılından sonra yurtta kalmak artık katlanılamaz olduğundan eve çıkmak, okumak ve bir yandan da çalışmak daha cazip gelmişti.

Kütüphaneden çıkar çıkmaz evine gitmişti, saat neredeyse akşam beşe geliyordu ve kış aylarının gelişiyle havanın erken kararması da bir oluyordu. Gökyüzü grimsi yağmur bulutlarıyla doluydu ama William'ın içinde bir heyecan vardı; Edward ilk kez onun evine geliyordu.

Aslında bir düşününce, ilk kez okul dışında bir yerde bir araya geliyorlardı.

William çoktan eve girdiğinde kendi odasını ve ortak salonu toplamaya başladı. Ev arkadaşları çok dağınık değildi ama en azından Edward'ın daha düzgün bir yere gelmesini istiyordu. Belki de ev sandığından daha düzgün ve derli toplu bile olabilirdi ama heyecanlıydı işte.

Yemek yapmayı ise hiç bilmiyordu. Bir salatalığı bile düzgün kesip sandivicin içine yerleştiremezdi. Dolayısıyla işten çıkmadan önce Edward'a mesaj atarak, "Pizza siparişi verebiliriz," diye öneride bulunmuştu.

O sıralarda Edward mesajı almıştı, elinde uzun ve dar olan bir kraft çanta tutuyordu. İçinde Silverado markalı siyah camdan şarap şişesi vardı. Hoş ve süslü görünmesi adına içine saman renkli püsküller doldurulmuştu. Kulağındaki telefondan yankılanan arama sesiyle birlikte, üzerinde Ousaki Mutfak yazan ve iki katlı tuğladan yapılmış olan restorana girdi.

"Edward?"

"Selam Will. İçeceğimizi aldım, şu an emin ellerde."

"Harika. Süslü mü?"

"Kesinlikle en özelinden süslenmiş."

"Şu şarap hizmetkârları..."

"Evet, hoş." Güldü. "Hadi bana Asya mutfağından ne yemek istersin diye bir bilgi ver bakalım."

"Nasıl?"

"Duydun. Şu an leziz kokular aldığım bir Asya restoranında duruyorum. Pizzadan daha fazlasını sunabilir bence."

"Hey... Pizzaya laf yok."

Bu durum Edward'ı yine güldürdü. "Tamam, lezzetine diyecek bir şey yok ama aldığım şarabın yanına çok güzel gideceğini düşündüm. Tam bir ev ziyareti hediyesi olur."

"Pekâlâ... Neler var?"

Edward dudak büzüp, gözlerini kısarak şövaleye konulmuş ve kara tahtaya yazılmış olan menüyü inceledi. "Dana etli ve soya soslu kızartma. Yanında patates de varmış."

"Başka?"

"Hm... Bal ve acı soslu tavuklu noodle."

"Ah... Peki başka?"

Edward birkaç şey daha sıraladı. Bu sırada restoran çok kalabalık olduğundan sesler ve lezzetler de birbirine karışmıştı ama Edward umursamadı.

"Kulağa karmaşık geliyorlar ve hepsine öyle yabancıyım ki..."

"Madem kararsızsın, o zaman benim tercihlerime güvenir misin?"

Constantinople | Larry ✔Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora